ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)
Çocuk istismarı vakalarıyla ilgili konuşan Amed Barosu Çocuk
Hakları Merkezi Genel Sekteri Avukat Asye Demir, “Çocuk yönlü değil de, fail
yönlü düşünen bir mahkeme sistemi var. Çocuk istismarı vakalarını 10 yıllık bir
istatistiğe vurduğumuzda yüzde 700 arttığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Çocuk istismarı vakalarının gittikçe artış gösterdiği
Türkiye’de, cezasızlık kültürünün payı oldukça belirgin. Bu vakaların intikal
ettiği mahkeme heyetlerinin genelde adil kararlar vermediği defalarca basına
yansımış ve bu konuda Sivil Toplum Kuruluşları’nın çeşitli eylem ve
etkinlikleri olmuştu. Bu tür konuların takipçisi olan hukukçuların ise hak ve
adalet arayışları her zaman süregeldi. Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi Genel
Sekteri Avukat Asye Demir de çocuk istismarı vakalarının yakından takipçileri
arasında yer alıyor.
YÜZDE 700 ARTAN İSTİSMAR VAKALARI
Özellikle son yıllarda artış gösteren bu vakaların hukuki
süreçlerini ve kaynağını nereden aldığını değerlendiren Av. Demir, genel olarak
adli istatistik verilerin takibini yaptıklarını söyleyerek, “Sadece 2017
yılında çocuğa yönelik cinsel istismar maddesinden açılan dava sayısı 15 bindir”
dedi. Bu sayının çok vahim bir sayı
olduğunu belirten Av. Demir, şunları kaydetti: “Çocuklara ilişkin istismarları
ve çocuk evliliklerini 10 yıllık bir istatistiğe vurduğumuzda yüzde 700
arttığını görüyoruz. Çocuklara yönelik cinsel eylemler çok hızlı bir artış
göstermektedir. Tabii bu durum medya ve çocukların ailelerine anlatmaları
sayesinde daha görünür oldu. Hem görünürlük hem de istismar arttı. Görünürlüğün
artmasındaki sebep, artık çocukların ve ailelerin bir şekilde adli makamlara ulaşabilmelerinden
kaynaklıyor.”
VAKALARIN ARTMASINDA CEZASIZLIĞIN ETKİSİ
Av. Demir şunları ekledi: “Çocuklara cinsel istismar
olaylarında faillerin kapalı kurumların dışında oldukları durumlarda, kişiler
için cezaların caydırıcılığı yetmiyor. 30-40 ceza almak kişileri caydırmıyor.
Ama bu olayların kapalı kurumlarda artış göstermesinin sebebi tamamen
cezasızlık ile ilgili olduğunu düşünüyoruz. Çünkü kapalı kurumlarda bir kişi
istismarda bulunduğunda onu denetleyen kişi ve mekanizmaların hiçbiri ceza
almıyor. Bu temelinde bir cezasızlık getiriyor. Bir okuldan veya kurumdan
öğretmenin, hademenin cinsel istismar uygulandığında ceza alması, onu
denetleyen kişilerin yani müdürün, okul ise mili eğitim müdürlüğünün ceza
sorumluluğuna gidilmediği sürece buradaki artışlar devam edecek. Aslında bu
olaylardaki artışlar tamamen bundan kaynaklanıyor. Örneğin Ensar Vakfı bizim
için çok vahim bir olaydı ama sadece bir kişi ceza aldı. Yine Adıyaman’da 18
tane çocuk 2 yıl boyunca cinsel istismara maruz kaldı ve sadece bunu yapan kişi
ceza aldı. Dosya da kapandı. Ama orada hademeyi kontrol eden yurt görevlilerin,
müdürlerin hiçbiri yargılanmadı. Bunlar yargılanmadığı sürece bu insanların bu
tür eylemleri gerçekleştirmesi devam edecektir.”
‘MAHKEME SİSTEMİ, FAİL YÖNLÜ DÜŞÜNÜYOR’
Çocuğa yönelen her türlü cinsel eylemin istismar olduğunun
altını çizen Av. Demir, “Fakat mahkemelerin bu davalarda istedikleri belli
evraklar oluyor; ‘Şunu da yapmış mı, bunu da yapmış mı?’ gibi. Çocuk yönlü
değil de, fail yönlü düşünen bir mahkeme sistemi var. Bu bakımdan sıkıntı
yaşıyoruz. Ceza net ve açık olmasına rağmen en üst cezayı vermekten
çekiniyorlar. Örneğin bir dosyamızda diğer dosyalarımıza kıyasla ilginç bir
şekilde çok daha fazla ceza verilmişti. O dosyada mahkeme hakiminin ‘Bir
çocuğun hayatına karşılık bu ceza az bile’ diyerek bizi şaşırtmıştı. Mahkemelerin
genel olarak ceza vermemeye yönelik üstten bir yargılama yaptığını görüyoruz
ama bazen de hakimlerin çocuk yönlü düşünerek böyle kararlar verdiğini de görüyoruz.
Bu kararlar istisna olsa bile” dedi.
‘MAHKEMELERİN BİTMEK BİLMEYEN İSTEKLERİ’
Cinsel istismara maruz kalan çocukların kendilerini yalnız
hissetmemesi ve bir avukatlarının olduğunu onlara göstermek için azami çaba
sarf ettiklerini aktaran Av. Demir, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çocuğa
kesinlikle olayı anlattırmıyoruz. Bu işin ehli olan psikolog ve pedagoglara bırakarak
onlardan bilgileri alıyoruz. Mahkeme sürecinde de çocuğu çok fazla dahil
etmemeye çalışıyoruz. Çocuk zaten ilk aşamada çocuk izlem merkezinde ifadesini
veriyor. Bu ifade kamera ve ses kayıt cihazlarıyla kayıt altına alınıyor. Bir
CD haline getiriliyor ve mahkemeye veriliyor. Aslında bu CD’den
dinleyebildikleri halde mahkeme yine de çocuğun huzurda ifade vermesini
istiyor. Çocuktan dinleme isteği, mahkemelerin bitmek bilmeyen isteğidir. Biz
bunu engellemeye, olabildiğince çocuğu duruşmalardan uzak tutmaya çalışıyoruz. Mahkemeyi
ikna edemediysek ve zorla getirilme çıkarıldıysa çocuk hakkında, çocuk
dinlendiği zaman sanığın dışarı çıkarılmasını, çocuğun beyanı bittikten sonra
onun dışarı çıkarılması şeklinde çocuğu korumaya almaya çalışıyoruz. Ama bu
yeterli bir korumaya değil. Çocuğun o duruşma kapılarına gelmesi, failin
çekirdek ailesinden olması onun içeri girmek istemesini engelleyen bir durum
olmuş oluyor. Bu anlamda da mahkemelerden duyarlılık bekliyoruz. Ama o
mahkemelerin çoğu zaman yönelimi, çocuğun duruşmalara getirilmesi şeklinde
oluyor.”
‘MÜDAHİLLİK TALEPLERİMİZ KABUL EDİLMİYOR’
Mahkemelerle müdahillik talepleri eksenin problemlerle
yaşadıklarını söyleyen Av. Demir, “İnsan haklarını koruma ve çocuğa bir savunma
yapma biçiminde bir yükümlülüğümüz olduğu için müdahillik taleplerimiz oluyor.
Ama mahkemelerin baroların veya diğer STK’ların suçtan doğrudan zarar
görmediğimiz gerekçesiyle bizi kabul etmiyor. Eğer aileden direkt vekalet
alamadıysak dosyayı takip edemiyoruz. Vekalet ilişkimiz olmadığı taktirde de
çocuğun yanında olamıyoruz. Mahkemelerle bu konuyla ilgili sıkıntı yaşıyoruz.
Ancak dosyaya atanan avukatla işbirliği temelinde görüşebiliyoruz.
Desteklerimizi bu yolla iletebiliyoruz. Onlarla birlikte dosyayı takip etmeye
çalışmış oluyoruz” şeklinde konuştu.
SİYASİLERİN TOPLUMU YANLIŞ YÖNLENDİRMELERİ
Dönem dönem siyasilerin ya da tanınmış kişilerin
söylemlerinin toplumda kimi yanlış algılara neden olduğunu belirten Av. Demir,
şunları vurguladı: “Bu problemi en çok çocuk evliliklerinde yaşıyoruz. Birkaç
ay önce İstanbul’da 115 hamile çocuk tespit edilmişti. Bunların hepsi 18 yaş
altıydı. Bu tür konularda ‘15 yaş altındakileri bildirdik ama 15 yaş
üstündekileri bildirmedik’ demek 15 yaş üstündekileri artık evlenebilirlermiş
gibi bir kılıfa büründüler. Dolayısıyla toplumda da 15 yaş üstündekilerin
evlenebilir gibi bir algı ortaya çıkıyor. Toplum bu konuda yanlış yapmadığını
düşünmeye başlıyor. Özellikle siyasilerin ve göz önünde olanların buna çok
dikkat etmesi gerekiyor. 18 yaş altındakilerin tamamı çocuktur ve onların 18
yaş öncesinde evlenmesi veya herhangi bir cinsel birliktelik yaşaması bizce
kanuna aykırıdır. Her türlü şekilde de cezalandırılması gerekir.”
BAKANLIKLARIN İHMALLERİ
Son olarak Van’da ilgilendikleri 40 günlük bir bebeğin
cinsel istismar sonucu öldüğü bir dosyalarının olduğunu söyleyen Av. Demir,
konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu dosyada olumlu bir karar aldık. Bebeğin
annesi adli bir suçtan dolayı cezaevinde bulunuyor ve doğum izniyle dışarı
çıkıyor. Çıktıktan herhangi bir tedbir alınmıyor anne hakkında. Çocuğu nerede
doğuracağı, nasıl bir ortamda büyüteceğine dair hiçbir tedbir alınmıyor. Sonuç
olarak annenin birlikte yaşadığı kişinin çocuğa yönelik bir istismar eylemi
oluyor ve bunun sonucunda çocuk hayatını kaybediyor. Bu olayla ilgili annenin
tedbirini almayan Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı ve bunun bildirimine
ilişkin hükümlülüğü yerine getiren Adalet Bakanlığı hakkında mahkeme suç
duyurusunda bulundu. Bu bizim için ön açıcı bir karardı. Çünkü en azından bunu
takip eden kişilerin bu farkındalığın oluşması için zemin hazırlayan bir
karardı. Buna benzer kararlar alabildiğimiz sürece çocuklara yönelik cinsel
istismar vakalarını sonlandırabileceğimizi düşünüyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder