ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)
Efrîn’e yönelik askeri saldırıların ekonomik maliyetini
Türkiye halklarının ödeyeceğini belirten İktisatçı Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu,
“Halkımız bu savaşın faturasını ya enflasyon vergisi olarak ya da bizzat yüksek
vergiler olarak ödemek zorunda kalacaktır” ifadelerin bulundu.
Türk devletinin Efrîn’e yönelik askeri saldırılarının Türkiye
halklarına ekonomik açıdan faturasının nelere mal olacağını ve iç-dış ticaretin
bundan nasıl etkileneceğini İktisatçı Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu ANF için
değerlendirdi.
‘SÜRE UZADIKÇA MALİYET DE ARTACAK’
Böyle bir operasyonun maliyetsiz veya çok önemsenmeyecek
kadar bir maliyetinin olmasının söz konusu olmadığını söyleyen Katırcıoğlu, bazı
bakanların da bu yönde demeçler verdiğini hatırlatarak, şöyle konuştu: “Maliyet
denince operasyonun bir kendi maliyeti var, maddi ve manevi olarak; bir de
operasyonun ekonominin geneline ilişkin yaratacağı maliyetleri var. Öyle
görünüyor ki operasyonla ilgili söz edilen süre tahminlerden daha uzun olacak.
Bu da operasyonun bizzat kendisinin de yüksek maliyetli olacağını gösteriyor.
İkinci olarak eğer bu operasyon ABD ile ya da Rusya ile şimdiye dek olan
ilişkilerin zarar görmesine yol açacak olursa asıl büyük maliyet o zaman
kendini gösterecektir. Çünkü dünyanın bu süper güçlerinin herhangi birisiyle
yaşanacak bir siyasi gerginlik operasyonun kendi maliyetinin de ötesinde bir
maliyet yaratabilir.”
‘TÜRKİYE HALKARINA FATURASI AĞIR OLACAK’
Bir yandan yüzde 11'lere dayanmış enflasyonun kontrol
edilmesi gerekliliği öte yandan 50 milyar dolar civarında bir dış açığın olduğu
bilgisini veren Katırcıoğlu, şöyle devam etti: “Bir o kadar da bütçe açığının
olduğu bir ekonominin döndürülmesi giderek zorlaşır. Gelişebilecek böyle bir
durumun Türkiye halklarına faturasının ağır olacağını düşünüyorum. Çünkü bütün
bu türden maliyetlerin genel olarak toplum tarafından ödendiği gibi bizde de
böyle olacak ve bu olası yüksek maliyeti de halkımız ya enflasyon vergisi
olarak ya da bizzat yüksek vergiler olarak ödemek zorunda kalacaktır. Tabii
bunlar olasılıklar. Gönül ister ki hükümet bir an önce bu işten vazgeçip sorunu
barışçı bir biçimde çözer.”
SAVAŞI, SAVAŞ EKONOMİSİ KAZANIR
Farklı halkların bir arada barış içinde yaşayabilmesinde en
önemli faktörlerden birinin ekonomik ilişkiler kurmak olduğunun altını çizen
Katırcıoğlu, “Bu nedenle de özellikle Güneydoğu’da, Irak'ta ve Suriye'de
yaşayan Kürtlerle zaten akrabalık ilişkileri içinde bulunan Türklerin burada iktisadi
ve ticari ilişkiler geliştirmesinin hem Türklerin ve hem de Kürtlerin yararına
olacağına inanıyorum. O nedenle de ben bu savaş halini doğru bulmuyorum. Ayrıca
basından okuduğumuz kadarıyla savaş, savaş araçlarıyla yapılıyor ve Türkiye bu
araçlar bakımından kendi kendine yeter bir ülke değil. Kürtler ise zaten
değiller. O zaman bu savaştan ekonomik olarak dünyada bu araçları üreten
uluslararası şirketler ve devletler yararlanmış oluyor. Ama bu durum yalnızca
bu savaşla ilgili değil, dünyanın bütün savaşlarında savaş aletlerini yapan
şirketler ve devletler kazanır. Bu çok açık bir gerçekliktir” dedi.
‘YANLIŞ HESAP BAĞDAT’TAN DÖNER’
Kürdistan ve Türkiye’deki ticari kuruluşların ayakta
duramaması durumunu da ele alan iktisatçı Katırcıoğlu, şunları belirtti: “Bence
bu durumu hükümet de görüyor. Ama yapacağı çok bir şey yok. OHAL rejimini 2019
seçimlerine kadar sürdürmek zorunda. Şu anda benim gördüğüm, içeride; ekonomik
olarak da siyasi olarak da OHAL'den olumsuz etkilenen kesimler var. Bunların
yurtdışına gidebilme becerisi gösterenleri ya gitti ya da gidecekler. Ama
hükümet içerideki bu huzursuzluğu, Suriye’de (ve özellikle de Kürtler
üzerinden) yarattığı bir milliyetçilikle aşabileceğini düşünüyor. Doğrusu eğer
yayınlanan bazı kamuoyu araştırmaları gerçeği yansıtıyorsa, hükümet bu desteği
de bulmuş görünüyor. Ama sonuç olarak şunu söyleyeyim ki bu hesapların çoğu
yanlış ve yanlış hesaplar da şu ya da bu vadede, özdeyişte olduğu gibi,
Bağdat'tan dönecektir. Bundan kuşkum hiç yok.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder