17 Şubat 2018 Cumartesi

HDP'li Toğrul: Halkta biriken bir öfke var


ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)

Efrîn’e yönelik işgal neredeyse bir ayını doldurmak üzere. Türk devletinin havadan ve karadan yürüttüğü saldırıları birçok sivilin hayatına mal olurken, öte yandan da Kürt siyasi hareketine dönük gözaltı ve tutuklama furyası her geçen gün boyutlanıyor. Efrîn saldırısına ilişkin en küçük bir fikir beyanı dahi baskı altına alınıyor. Siyaseten ve hukuken yasal olan haklar yok sayılmaya devam ediliyor. Tüm bunların yanı sıra Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat Uluslararası Komplo ile Türkiye’ye getirilmesinin 19. yılı geride kaldı. 19. yılında Öcalan ile temassızlığın Efrîn saldırılarıyla daha da tırmanan savaştaki handikaplarını ve partilerinin programını Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dîlok Milletvekili Prof. Dr. Mahmut Toğrul ile konuştuk.




HALK, TÜRKİYE’NİN BAHANELERİNİN FARKINDA

Efrîn’e saldırıların yönetildiği Hatay ve Kilis’e komşu kent olan Dîlok’un HDP Milletvekili Toğrul, bölge halkının bu işgale ilişkin tavrını aktardı. Toğrul, halkın Suriye iç savaşının başlamasından beri tek bir çatışma bile yaşanmayan kentin Efrîn olduğunu bildiğini belirterek, şunları söyledi : “Efrîn, Suriye’de çatışma yaşanan yerellerden kaçıp sığınılan yegâne güvenli yerleşim alanıdır. İnsanların ölmemek için IŞİD ve türevi cihadist örgütlerden kaçarak huzurlu ve barış ortamı olarak sığındıkları bir kent. Dolayısıyla bölge halkı Efrîn’e yönelik tehdit algısına kapılmış değiller. Türkiye’nin saldırı için bahane yarattığının bilincindeler. O yüzden bu işgali ÖSO ve diğer cihadist gruplara alan açabilmek için başlattıkları bir harekât olarak görüyorlar. Ayrıca Antep ve Efrîn’dekiler birbirleriyle akrabadırlar. Bir sınır koyarak ilişkilerini koparmış olamazlar. Bundan kaynaklı da kendilerine yapılan bir saldırı gibi algılıyorlar. Ve bu işgali ilerde kendilerine farklı bir şekilde döneceğini düşünüyorlar. Şöyle ki; Erdoğan bir yandan da kamuoyuna ‘Biz Efrîn’e, Türkiye’deki 3,5 milyon mülteci sorununu çözmek için giriyoruz’ propagandası yapıyor. Ve bu gerekçenin hiçbir geçerliliğinin olmadığı Antepli, Hataylı ve Kilisliler çok iyi biliyorlar. Çünkü Efrîn göç eden kimse yok. Velev ki sen buradaki mülteciyi Efrîn’e göndersen de, onlar için fark eden bir şey olmayacak. Yabancı bir yere gitmiş gibi olacaklar.”

Türkiye’nin hedefinde herhangi bir Kürt örgütünün olmadığını söyleyen Toğrul, “Mesele YPG ya da PKK ile bitmiyor. Kürtler bir bütün olarak hedefe alınmış durumdalar. Efrîn’de olup bitenleri günübirlik yakinen takip ediyoruz. Orada katledilenlerin Kürt olması yeterli oluyor” dedi.

HALKTA BİRİKEN BİR ÖFKE VAR

Efrîn’e saldırıların devam etmesi durumunda çok ciddi sonuçların ortaya çıkacağının kaygısını taşıdığını dile getiren Toğrul, “Böyle giderse Türkiye, Suriyeleşecektir. Etnik, dinsel ve mezhepsel çatışmaların zemini yaratılıyor. 1978’lerin Maraş’ı her an tekrarlanabilir. O zaman da bu savaşın faturasını sadece Kürtler değil, tüm halklar ve toplumsal tabakalar ödemek zorunda kalacaktır. Bugün belki AKP-MHP faşizmi herkes hapishanelere atarak, insanları sindirerek sorunları çözdüğünü düşünebilir ama yarının ne olacağı hiç belli değil. Biriken bir öfke var ve bir an da patlaması hiç kimseyi şaşırtmasın. Tayyip Erdoğan ‘Yüzde doksan benim savaş ve işgal politikama destek veriyor’ demesin çünkü derhal bütün bunlar tersine dönebilir. Örneğin, Romanya diktatörü Çavuşesku linç edildiği akşamın gündüzünde bir milyon kişiye sesleniyordu. Tabii biz kimsenin linçe maruz kalmasını istemiyoruz. Aklıselimin devreye girmesi lazım” dedi.

CHP TUTARSIZ DAVRANIYOR

Ana muhalefet partisi CHP’nin de Efrîn işgaline ilişkin tutumuna değinen Toğrul, “Bir taraftan 1920’lerin ulus devlet anlayışını bağrında taşıyan CHP bir taraftan da gerçekten demokratik ölçülere sahip olan seçmen tabanı iki paradigma şeklinde çatışıyor” değerlendirmesinde bulunarak şunları ekledi: “CHP’yi yöneten derin akıl tabanla ters duruyor. Bu derin ile yönetilen CHP, Tayyip Erdoğan buna yaptığı zulmü hâlâ devlet politikası olarak görüyor. Ya da burada şikâyet ediyor, Avrupa’ya gidince de ‘devletimiz söz konusu’ diyor. Bir yandan Türkiye’nin yaşadığı tüm sıkıntıları hükümetin Suriye dış politikasına bağlıyor, diğer yandan Suriye’ye sınır ötesi askeri saldırı tezkeresini onaylıyor. Bu tutarsız ve kafalarının net olmaması ulus devlet anlayışının parti yönetimine hakim olması ve parti tabanının bundan daha ılımlı ve ayrık düşünmesinden besleniyor. Demokratik kitle partilerinde farklı düşünceler olur ama temel olarak oy verenlerini ve yönetenlerini bir arada tutacak olan bir paradigma olur. CHP’de bu yok.”

ÖCALAN ORTADOĞU HALKLARINI ETKİLİYOR

Kürtlere dönük topyekûn savaş planında ve yürürlüğünde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yaşanan temassızlığın etkisi olduğunu savunan Toğrul, konuşmasına şöyle devam etti : “Sayın Öcalan’ın sadece Kürtleri değil, tüm Ortadoğu halkları üzerinde tesiri olduğunu biliyoruz. Onun üzerinde sürdürülen bu tecrit politikası da, ola ki mevcut kaotik ortama barışçıl yöntemlerle müdahale etmesini engellemek amacını taşıyor. Aslında bu tecrit politikası, savaş istemenin bir başka adıdır. Hepimiz biliyoruz ki çözüm süresinde Sayın Öcalan’ın çok büyük bir emeği ve çabası oldu. Tecrit, Sayın Öcalan’ın hedefinin bir halklar kardeşleşmesi, Erdoğan zihniyetinin ise bunun tam tersi çalıştığının somut göstergesidir.”

TEK ÇÖZÜM HAKLLARIN KARDEŞLEŞMESİ

Türkiye’nin savaş politikalarına ve OHAL’e karşı herkesin güçlerini birleştirmesi gerektiğinin altını çizen Toğrul, konuşmasının sonunda şu çağrıda bulundu: “Demokrasi ve insan hakları ekseninde topyekûn savaşa karşı topyekûn bir barış bloğu örmeleri lazım. Bunun adının ne olacağının bir önemi yok. En azından seslerini ve hareketlerini birleştirmeleri gerekiyor. Türkiye halkalarının Efrîn işgalini kendi akrabalarına bir saldırı olarak görmeli. Dolayısıyla halkların kardeşleşmesi lazım. Tek çözümün bu olduğunu düşünüyorum ve ümit ediyorum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Silvan belediyesi adayları: Halk ile birlikte kararlar alacağız

ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR) HDP Silvan ilçe belediyesi adayları Naşide Toprak ve Abbas Hilmi Azizoğlu, nasıl bir belediyecilik anlay...