ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)
İHD Amed Şube Başkanı Raci Bilici, siyasi tutsaklara dönük
işkenceci uygulamaların toplumda ciddi kırılmalara ve gerginliğe yol açacağını
söyleyerek, "Sanki tek tip elbise öncesi bir hazırlık ve nabız yoklama
varmış gibi görünüyor” dedi.
Kürdistan ve Türkiye hapishanelerinde işkence ve kötü
muamelenin ardı arkası kesilmiyor. Her geçen gün yeni bir hak ihlali gündeme
geliyor. Özellikle PKK’li tutsaklara yönelik sistematik bir uygulama haline
dönüşen bu işkence zincirinin son halkası Rize Kalkandere L Tipi Kapalı
Hapishanesi oldu. Tutsaklar, aileleriyle yaptıkları haftalık görüşmede,
gardiyanların kendilerine dönük saldırılarını ve tabi tutuldukları işkenceleri
anlatmıştı. Yine Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli ve Kırklareli E Tipi'nde de
tutsaklar, Adalet Bakanlığı’ndan gelen bir genelge doğrultusunda 12 Eylül
işkence yöntemlerinden olan askeri sayım dayatmalarına maruz kaldıklarını ifade
etmişlerdi.
'YÜZLERİNDE YARALAR VAR'
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Başkanı Raci Bilici,
derneklerine bağlı avukatların Rize’de işkenceye maruz kalan tutsakların
aileleriyle görüştüklerini belirtti. Tutsakların, yaşadıkları işkenceleri
aileleriyle yaptıkları haftalık görüşmede anlattıklarını söyleyen Bilici,
şunları kaydetti: “Keyfi bir şekilde koğuşlara girilmiş. Ayağı kalkmaları,
sırayı girmeleri, askeri içtima almaları ve sayım vermeleri söylenmiş onlara.
Bunlara uymayanlara da kaba dayak atılarak işkence yapılmış. Yaralananlar
olmuş. Biz bu meseleyle ilgili gereken tüm yazışmaları hemen yaptık ve sürece
müdahil olmak istediğimizi belirttik. Elazığ’da da aynı durum söz konusu.
Avukat arkadaşlarımız işkenceye maruz kalanlarla yüz yüze görüşmüşler.
Tutsakların yüzlerinde yaraları varmış. Vücutlarının başkaca yerlerinde yara
izleri varmış. Buna dair rapor bile almışlar. Biz Elazığ’daki konuyla ilgili
raporlar hazırladık ve baro ile beraber suç duyurusunda da bulunduk.”
'HAZIRLIK VE NABIZ YOKLAMA...'
Cezaevlerinde uygulanan bu işkencelerin genel bir politika
olduğunu ve yarın başka cezaevlerinde de olabileceğinin altını çizen Bilici, şu
değerlendirmelerde bulundu: “Bu olanlar kesinlikle birbirlerinden bağımsız
değiller. Hem Kalkandere’de hem Elazığ’da hem de diğer yerlerde bilinçli,
planlı ve programlı bir yaklaşım söz konusu. Tek tip elbise ve 12 Eylül
mantığını pratiğe geçirme yaklaşımını görüyoruz. Bu da ailelerin başvuruları,
avukat arkadaşlarımızın ve insan hakları savunucularının cezaevlerine dönük
çalışmalarında ortaya çıkıyor. Sanki tek tip elbise öncesi bir hazırlık ve
nabız yoklama varmış gibi görünüyor. Çünkü durup dururken ikide bir koğuşlar
basılıyor. Her baskında askeri içtima dayatılıyor, ayakta sayım isteniyor ve
tekmil verilmesi yönünde baskılar yapılıyor olması yeni bir durum. 12 Eylül
Askeri Darbesi’nden sonra bu tür uygulamaların ilk kez şu sıralar sık sık
tekrarlanması sorunlu bir sürecin başlangıcı gibi duruyor. Bunlar ne cezaevi
yönetmeliğinde ne de anayasa da yeri olmayan uygulamalar. Siyasi tutsaklara
özel olarak, bilinçli bir politika olarak uygulanıyor.”
'TOPLUMDA CİDDİ KIRILMALAR YAŞANIR'
Cezaevlerinin hassas bir alan olduğunu ve dışarıdaki siyasi
gelişmelerden etkilenmemesi gerektiğini vurgulayan Bilici, “Dışarıdaki politik
gerginliklerin hiçbir zaman cezaevlerindeki gerek siyasi gerekse diğer
tutsaklara yansıtılmaması lazım. Onlara yönelik bir baskı ve şiddet aracına
dönüştürülmemeli. Şu anda dışarıdaki durum ortada; OHAL rejimi uygulanıyor,
demokratik siyasetin tüm kanalları kapatılmış, Kürt siyasi hareketinin
bileşenlerinden tutalım milletvekillerine, belediye eş başkanlarına ve sivil
toplum temsilcileri tutuklular. Silahlı ve çatışmalı bir ortam söz konusu. Tüm
bunlara bakılarak çıkarılan sonuçlar doğrultusunda cezaevlerine yönelmemesi lazım.
Aksi takdirde toplumda çok ciddi kırılmalara neden olabilir. Dolayısıyla
kesinlikle tek tip elbise uygulanmasından, tutsakların sürgün edilmesinden,
tecritte tutulmalarından, işkence ve kötü muamelede koşulsuz vazgeçilmesi
gerekir. Tutsakların kendi yakınlarıyla görüşebilecekleri mekanizmaların
geliştirilmesi lazım. En önemlisi de hasta tutsakların tedavi hakları
engellememesi gerekir” diye belirtti.
'GERGİNLİK KAÇINILMAZ OLUR'
Devletin cezaevi politikası karnesinin ihlaller ve
karanlıklarla dolu bir geçmişe sahip olduğunu savunan İHD Amed Şube Başkanı
Raci Bilici, şu ifadelerde bulundu: “Geçmişten bugüne kadar cezaevi
politikalarında hiçbir sonuç elde edilemedi. Gerek ‘Hayata dönüş operasyonu’
gerekse diğer müdahalelerin hangisine bakarsak bakalım sonuçsuz kaldılar.
Dolayısıyla cezaevleri konusunda başka ülkelere benzemek için atılan adımların
hepsi başarısızlığa mahkûm oldu. Kaldı ki o ülkelere benzemek zorunda da
değiller. Temel hak ve özgürlükleri, cezaevlerinde kalan insanların haklarını
gözeten ülkeleri referans alma taraftarıyız. Türkiye devletinin böyle
yaklaşması lazım. Hükûmet ve Adalet Bakanlığı insan hakları savunucularını
dinlemeleri gerekir. Bu vesileyle biz, tek tip elbise uygulaması konusunda
ilgili mecraları uyarmak istiyoruz. Toplumsal barışın zaten sıkıntılı olduğu
bir dönemde bu sıkıntıyı daha fazla derinleştirirler. Başka türlü, eğer bu
baskılar devam ederse gerginlikler kaçınılmaz olur. Bunun da kimseye bir
faydası olmaz.”