ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)
TİHV Amed Şube Temsilcisi Av. Barış Yavuz, gözaltı ve
tutuklamalarla birlikte gelişen işkence vakalarının giderek arttığına dikkat
çekerek, “15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de yaratılan algı işkencenin yapılabilir,
normal bir şeymiş yönündeydi” ifadelerinde bulundu.
İşkence ve kötü muameleyi, Türk devletinin siyasi tarihi
boyunca insanlığa karşı işlediği en korkunç özelliği olarak ele almak
mümkündür. Özellikle 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra ilan edilen OHAL ile
birlikte gözaltı ve tutuklamalar artarak devam ederken, bunlarla beraber
yaşanan işkence ve kötü muamele de her geçen gün boyutlanıyor. Gözaltı ve
tutukluluk sürecinden sonra bunlara maruz kalanlara tedavi ve rehabilitasyon hizmeti
veren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)’in istatiksel verilerini, başvuranlarla
ilgili prosedürü ve işkencenin neden olmaması gerektiğini TİHV Amed Şube
Temsilcisi Avukat Barış Yavuz değerlendirdi.
‘İŞKENCE YAPILABİLİR BİR ŞEYMİŞ GÖSTERİLİYOR’
Vakıflarının, 1990 yılında işkence görenlerin tedavi ve
rehabilitasyon süreçlerini üstlenmek ve takip etmek için kurulduğunu söyleyen
TİHV Amed Şube Temsilcisi Avukat Barış Yavuz, “Vakfımız, 1998 yılından beridir
de Diyarbakır’da bir temsilcilikle faaliyet yürütmektedir. Diyarbakır’da
temsilcilik açıldığından bu yana da 2 bin 600 kişiye tedavi süreçleri için
hizmet vermiş durumdayız” dedi.
“15 Temmuz’dan sonra basına yansıyanlardan da görüldüğü gibi
inanılmaz bir işkence izi ve yoğunluğu had safhaya ulaşmış durumda” diyen
Yavuz, şunları kaydetti: “Bu durumun bize olan başvurulara yansıdığı
söylenemez. Çünkü OHAL’le birlikte uzun tutukluluk süresi uygulanmaya başlandı.
Bize de başvurular genelde gözaltı ve cezaevi süreçlerinden sonra olduğu için
işkence aşamasındayken hizmet sunma bir durumumuz söz konusu olmuyor. Bugün
baktığımızda darbe teşebbüsüyle ilişkilendirilen kesimlere çok daha fazla
işkence yapıldı. Hatta kamuoyuna öyle bir yansıtıldı ki sanki ‘işkence
yapılabilir’ bir şeymiş gibi. Özellikle ‘örgütlü ve terör suçları’ açısından
işkencenin uygulanması normalmiş gibi bir algı yaratılmaya çalışıyor. Kaldı ki
mesleki durumumdan dolayı aldığım duyumlar itibariyle işkenceyle ilgili ciddi
bir artış var.”
‘BAŞVURULARDA GÖRELİ BİR ARTIŞ VAR’
Bunca işkencenin sonrasına ilişkin TİHV’e yansımalarının
fazla olmadığının altını çizerek istatiksel verileri paylaşan Yavuz, şunları
belirtti: “Vakfı bilenler, duyanlar gelebiliyorlar. Mesela 2014 yılında 321
başvurumuz vardı. Bu sayı 2015 yılında 139 oldu. 2016’da ise 165 oldu ve bunun
102’si 15 Temmuz’dan sonra başvuru yaptı ama sadece 2’si darbe teşebbüssü ile
ilişkili işkence gördüklerini iddia ediyordu. 2017 yılının başvurusu sayısını
250 ile kapattık. Son olarak 2018’de de bugün itibariyle başvuru sayımız 23. Göreli
bir artış var. Çünkü geçmişte işkence gördüklerine yönelik başvurular devam
ediyor. 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de yaratılan algı işkencenin yapılabilir,
normal bir şeymiş yönünde olduğu için bu tarihten sonra bile Türkiye’de askıya
alınan kimi uluslararası yükümlülükler oldu. Ama işkence alınmadı. Alınamaz da
zaten! Çünkü işkence yasağı mutlak bir yasaktır ve bunda zaman aşımı da
yaşanmaz.”
BAŞVURU SAYILARI DÖNEMSEL DEĞİŞKENLİK İÇERİYOR
Cezaevi koşullarının başlı başına bir işkence olduğunu ve
cezaevinden çıktıktan sonra onlara yapılan başvurulara da değinen Yavuz, konuşmasını
şöyle sürdürdü: “Örneğin 2014 yılındaki başvurularımızın önemli bir kısmı
cezaevinden çıktıktan sonra bize başvurmuşlar. Gözaltından veya cezaevinden
çıktıktan sonraki başvuruların sayıları dönemsel olarak kendi aralarında
dengeli bir şekilde değişiyor. Ama her seferinde yıl içerisinde işkence
başvurusu daha az oluyor. Genelde daha önceki yıllarda işkence görmüş,
cezaevine girdiği için bize tahliye edildikten sonra başvuru yapıyorlar. Tabii
bazen de yıl içerisindeki başvurular yoğun oluyor. Mesela bir yıl Gezi
dönemindeki gözaltılardan dolayı başvurular artarken, bir yıl da KCK
davasındaki yoğun tahliyelerden kaynaklı cezaevinden çıktıktan sonraki
başvurular artmış oluyor. Bu durum tamamen dönemsel değişkenlik içeriyor.”
‘KEŞKE BİZE İHTİYAÇ KALMASA’
Vakıflarına haftalık başvuru sayısının sabit olduğunu ama
2018 itibariyle hekim ve kadro sayılarında bir genişlemeye gidecekleri için
başvurularında sayısında artış olabileceğine işaret eden Yavuz, şunları söyledi:
“Randevu sistemimiz olduğu için biz başvuru sayısını sabit tutmaya çalışıyoruz.
Çünkü başvuruyu alan arkadaşlarımız açısından da bir koruma mekanizmamız var. Tabii
başvuru sayılarını yıllık olarak öngördüğümüz sayı 150’dir. Ama her zaman bu
sayıda sabit kalacağız diye bir kaidemiz yok. Bu sayıyı bulamadığımız da,
aştığımız da oluyor. Keşke imkan olsa, sesimizi herkes duysa da işkence
gördüklerinde vakfa başvuru yapabilseler ve biz onlara hem ruhsal hem sosyal
hem de fiziksel tedavi süreçlerine katkı sunabilsek. Keşke vakfa dair bir
bilinç verebilsek de herhangi bir şekilde gözaltına alınsa bile, kim olursa
olsun çıktıktan sonra ‘tedavi sürecimi bu vakıfta tamamlayayım’ dedirtebilsek.
Tabii bu bilinçten önce de işkencenin tamamen ortadan yok edilmesine dair bir
bilincin olması lazım. Böyle bir bilinç olsa da bize ihtiyaç kalmasa.”
‘İŞKENCESİZ BİR DÜNYA MÜMKÜN’
Sivil toplum özelinde hak temelli çalışma yürüten örgütlerle
ortak çalışma yürüttüklerini dile getiren TİHV Amed Şube Başkanı Av. Barış
Yavuz, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “İşkencenin muhatabı olan kamu
otoriteleri ile de bir araya gelebiliyoruz. Gerek mecliste gerek hükümet
kanadından gerekse de buradaki yerel yöneticilerle mutlaka bir temasımız ve
iletişimimiz oluyor. Sonuçta TİHV olarak Adalet Bakanlığı ile birlikte bir
dönem hakim ve savcılara dönük işkence iddialarıyla karşılaşıldığında nasıl
hareket etmelerine dair İstanbul protokolleri eğitimlerini yürütmüştük. Keşke
imkan olsa da biz bu konularda gidip anlatımlarımızı yapabilsek. Türkiye İnsan
Hakları Kurumu ile bir ilişki ağımız oldu. Bu kurumun nasıl olması gerektiği
noktasında bakanlıkla görüşmelerimiz oldu. İşkence ile ilgili cezasızlık
kültürünün ortadan kalkması lazım olduğunu için bunu da iletişimle, görüşmelerle
ve eğitimle sağlayabiliriz. Bu amaçla da hem kamu da hem de STK’larla görüşmelerimiz
devam ediyor. İşkencesiz bir dünyanın mümkün olabileceğinizi söylüyoruz TİHV
olarak. Bunun da bilinçli hareket etmekten geçtiğini düşünüyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder