ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)
Kürt Sinemacı İlham Bakır, Türkiyeli sanatçıların savaşa
destek verdiklerini belirterek, “Faşizmin Türkiye toplumuna dönmeyeceğini kimse
düşünmesin. Sanatçı iflah olmaz bir muhaliftir. Ahlaklı ve vicdanlı olmalıdır”
şeklinde konuştu.
Kültür ve sanatın yapısal olarak muhalif özelliklere sahip
olduğu bilinir. Bu özelliklerinden dolayı da siyasal ve toplumsal meselelerde
her zaman ezilenlerin safında yer alması öngörülür. Sanat ve sanatçı doğası
gereği yaşamın içerisinden sosyal konuları temel alan ürünler ortaya koyarak,
bir nevi toplumun hepsini temsil eden bir kimliğin de sahibi olmuş oluyor. Fakat
bugün baktığımızda ezilenlerden yana sanat yapmanın oranı epeyi düşmüş durumda.
Özellikle Ortadoğu’da Kürdistanlı sanatçıların dışında muhalif sanat
üretenlerin sayısı yok denecek kadar az. Kürdistan ve Türkiye’de faşizmin
gittikçe kurumsallaşmasıyla birlikte Türkiyeli sanatçılar, muhalif sanatı
geliştirmeleri gerekirken, aksine bu kurumsallaşmayı destekleyecek noktaya
geldiği görülüyor. Kürt Sinemacı İlham Bakır, muhalif sanatın güncel durumunu
ANF’ye değerlendirdi.
‘SANATÇILAR TOPLUMA ÖNCÜLÜK
ETMELİ’
Sanatın politikadaki rolünü değerlendiren Bakır, politikayı,
yaşamı, sanatı ve bilimi birbirinden ayrı ele almanın doğru olmadığını
belirterek, bunların hepsinin birbirlerini tamamlayan kavramlar olduğunu
kaydetti. Toplumların gelişmek ve ilerleme kaydetmek için bir takım araç ve
yöntemlere ihtiyaç duyduklarını söyleyen Bakır, şunları ekledi: “Politika,
sanat, bilim, felsefe, din ve mitoloji bu yöntemlerden birileridirler. Dolaysıyla
bunları birbirlerinden ayrı ve parçalı ele almak doğru olmaz. Bütünlüklü yaklaşmak
lazım. Sonuçta bu yöntemler toplumun çıkarlarını gözetir ve birbirlerine temas
ederler, desteklerler ve beslerler. Hatta zaman zaman bunların uygulanış
biçimleri çatışırlar bile. Tabi sanat diğer tüm yöntemlerden daha fazla
detayları ele alan, kapsamlı, derinliklidir. O yüzden de sanatçılar her dönemde
toplumda çok güçlü öncülükler geliştirmişlerdir. Sanat bu anlamda politikanın zaman
zaman düşebileceği kabalıkları ve muhafazakarlıkları da eleştirmek, onu daha
demokratik bir çizgiye ve köşeli olmayan tarza çekmekte de önemli bir rol oynar
diye düşünüyorum.”
‘SANATÇI, İFLAH OLMAZ BİR MUHALİFTİR’
Sanatın halklar ve tüm ezilenler için önemli olduğu kadar,
kapitalist uygarlık için de önemli bir araç olarak kullanıldığını aktaran
Bakır, “Sistem sanatı çok fazla araçsallaştırır. Sanat, toplumu manipüle etme
de, baskıları yumuşatma da ve kapitalist sistemin ihtiyaç duyduğu şeyleri
anlatma da çok işlev gören bir role sahiptir. Dolayısıyla sistem sanat
yapanları kendi hizmetine koşturmak için son derecede incelikler politikalar ve
ayarlamalar yapıyorlar. Özellikle Türkiye’nin de şu anda içinden geçtiği ve liberal
söylemlerle durulamayacak durumda olan sert koşulların olduğu bir dönemde sanatçıların
renkleri daha çok belli olur. Benim nazarımda sanatçı iflah olmaz bir
muhaliftir. Sadece kapitalist uygarlığa karşı duruşta değil, demokratik
uygarlığın içinde de yine muhalif kimliğini koruyan, eleştiren, bu anlamda
topluma yön gösteren ve tespitler yapan konumunu her zaman sürdürmeli” dedi.
‘SANATÇI, FAŞİZMİN SAFINDA YER ALAMAMALI’
Demokrasi sorununun, insan hakları ihlalinin ve savaş
koşullarının yaşandığı toplumlarda sanatın ve sanatçının görevinin çok daha
fazla olduğunun altını çizen Kürt Sinemacı İlham Bakır, konuşmasına şöyle devam
etti: “Sanatçının en temel görevi savaşa karşı durarak barışçıl bir yaşamı ve
dünyayı inşa etmektir. Sanatçı, ezilenlerin haklarını savunmak noktasında çok
net bir duruşa sahip olmalıdır. Biz maalesef Türkiyeli sanatçılarda bu duruşu
çok göremiyoruz. Şu anda artan faşizm koşullarında diyelim ki bir kısmı
korkusundan sesini çıkarmazken, bir kısmı yine korkusundan sistemin yanında
cephe alırken, bir kısmı da sistemin yanında yer almayı gönüllü olarak
üstleniyor. Ve bu faşizan koşullarda sistemin onlara sunduğu olanaklardan da
faydalanıyorlar. Zaten bu dönemde faşizmin yanında saf alan ve düşünsel olarak
da kendini öyle konumlandıran insanları sanatçı olarak değerlendirmiyorum. Çokta
önemsemiyorum onları. Bu dönemde sessiz kalan sanatçılar, yarın vicdanen
kendileriyle hesaplaşamayacaklar. Sessiz kalıp faşizmin yanında yer almamak,
onun karşısında durdukları ve faşizmin işlediği suçlara ortak olmadıkları
anlamına gelmez. Böyle bir dönemde sessiz kalmak, birebir faşizmin tüm
vahşetine, uygulamalarına ortak olmak demektir. Bu anlamda sanatçının bu
duruşunu hiçbir şekilde kabul etmek mümkün değil.”
‘FAŞİZM TÜRKİYELİ SANATÇILARA DA DÖNECEKTİR’
Kürdistanlı sanatçıların bu konularda daha net olduklarını
ve yıllardan beri bedel ödediklerini vurgulayan Bakır, şunları söyledi: “Kürdistanlı
bir sanatçı kendine ‘sadece sanatçıyım’ diyemiyor. Yaşamın içerisinde bir
yandan protesto gösterilerine katılırken diğer yandan sanatını yapıyor. Bir
elinde gitarı, diğer elinde protesto bayrağını taşıyor. Böyle bir pozisyon
almak zorunda kalıyor. Fakat Türkiyeli sanatçılar bunu yapamıyorlar. Ve bu
dönemin utancını asla silemeyecekler. Kürdistan’da faşizm yürütülürken, Kürtler
bu kadar acımasızca ve vahşice katledilirken ve yurtlarından sürülürken, bu
uygulamaların Türkiye toplumuna, Türklere dönemeyeceğini kimse düşünmesin. Faşizm
herkesi yakar. Öncelikleri vardır, sıraya koyar ve herkese sıra gelir ki onlara
da sıra geldiğini görüyoruz. Üniversite öğrencilerini, marjinalleri, farklı
cinsel kimliklere sahip olanları suçluyor ve hedef gösteriyor. Her gün yeni bir
grubu hedef gösteriyor.”
‘TÜRKİYE TOPLUMU AHLAKİ ÇÜRÜME YAŞIYOR’
Türkiye toplumunda ahlaki bir çürümenin baş gösterdiğini
savunan Bakır, şu değerlendirmelerde bulundu: “Yolsuzluk, hırsızlık, insanların
öldürülmesi, savaş… Bütün bunlar suç olarak görülmüyor. Ahlaki problemler
olarak görülmüyor. Dolayısıyla bu iktidar değişse bile, Türkiye toplumu elli
boyunca bu çürümenin etkisinden kendisini kurtaramayacak. Belki de hiç
kurtaramayacaktır. Bu ahlaki çürümeye işaret eden bir takım Türkiyeli
sanatçılar da var. Fakat bu sanatçılar Efrîn’de yaşanan savaşa itiraz etmeden,
kendi toplumlarında yaşanan ahlaki çürümenin nedenlerini ortaya
koyamayacaklarının farkında değiller. Savaşa ‘Dur’ demeden, savaş
politikalarına itiraz etmeden kendi toplumlarındaki ahlaki çözülmenin önüne
asla geçemezler.”
‘FAŞİZMİN VAHŞETİNE SESSİZ KALINIYOR’
Politik krizlerin yaşandığı dönemlerde sanatçıların sessiz
kalmalarını askeri darbelere ve faşizan uygulamalara bağlayan Bakır, “Askeri
darbeler veya faşizm insanları sadece günün koşulları içerisinde eritmeyi ve
sessiz kılmayı amaçlamaz. Bütün toplumu sessizleştirmek, kendine biat ettirmek
ve tüm genlerine kadar değiştirip, dönüştürmek ister. Bu anlamda da 12 Eylül
Darbesi Türkiye toplumu üzerinden bir buldozer gibi geçti ve ahlaki ve politik
duruşun sahibi olacak çok az insanı bıraktı. Ben o günün, bugüne önemli
yansımalarının olduğunu düşünüyorum. 12 Eylül’den önce ülkenin yarısı
solcuyken, şimdi HDP ve onunla ittifak halinde olan küçük sol gruplar dışında bu
toplumun yüzde seksenine yakını savaş politikalarını destekliyor. Faşizmin
yarattığı vahşete de sessiz kalıyorlar. Bir toplumda ahlaki ve vicdani ölçüler
ortadan kalkmışsa, o toplumdan bir şey bekleyemezsiniz. O toplumun sanatçısı da
onun yansımasıdır. Bu verili koşullar içerisinde bu sanatçılar yetişiyor. Bu
topluma hitap ve onun istek ve taleplerini karşılamayı esas alıyorlar. Dolaysıyla
bu sessizliği bu noktalara bağlamak mümkün” dedi.
‘HER SANATÇI AHLAKLI VE VİCDANLI OLMALI’
Bir insan politikacı, bilim insanı ya da sanatçı olmadan
önce ahlak ve vicdanını yitirmemesi gerektiğini söyleyen Bakır, konuşmasını şu
sözlerle tamamladı: “Bir toplumun yaşamın her alanında ahlaki ve vicdani
ölçülerini koruması gerekiyor. Bir sanatçı bu ölçülerin toplumu nereden nereye
taşıyacağına çok daha vakıf olan, bunu çok daha derinlemesine bilen bir
insandır. O yüzden sanatçının sorumluluğu herkesten on kat daha fazladır.
Sanatını yaparken bu ölçüleri esas almayan, güç odakları karşısındaki toplumsal
duruşunu buna göre belirlemeyen hiçbir sanatın ve sanatçının benim için zerre
kıymeti yoktur. Ahlaki ve vicdani duruş sanatın temeli ve varoluş nedenidir. Dolayısıyla
çağrım, her sanatçının ahlaklı ve vicdanlı olmasıdır.”