23 Şubat 2019 Cumartesi

Silvan belediyesi adayları: Halk ile birlikte kararlar alacağız


ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)

HDP Silvan ilçe belediyesi adayları Naşide Toprak ve Abbas Hilmi Azizoğlu, nasıl bir belediyecilik anlayışı ile hareket edeceklerini ve projelerini anlatarak, halk ile beraber kararlar alıp, onlarla birlikte çalışmalarımızı yürüteceklerini söylediler.



Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP), 31 Mart Yerel Seçimleri kapsamında yürüttüğü çalışmaları devam ediyor. HDP, belediyelerine kayyum atandıktan sonra gireceği seçimlere kitlesel bir hazırlık yapıyor. Özellikle bölgede seçim sonuçlarının nasıl olacağı merak konusu. Amed'in Silvan ilçesi eş başkan adayları Naşide Toprak ve Abbas Hilmi Azizoğlu siyasi geçmişlerini, nasıl bir belediyecilik anlayışıyla hareket edeceklerini, hangi projeleri devreye koyacaklarını ve ilçede yapılacak çalışmaların karar süreçlerine halkı nasıl katacaklarını anlattılar.

'COŞKULU BİR KİTLE VAR'

Yürüttükleri kitle çalışmaları esnasında halkın kendilerine olan yaklaşımlarına ilişkin konuşan Silvan belediyesi eş başkan adayı Abbas Hilmi Azizoğlu, yapmış oldukları esnaf, köy ve sivil toplum kuruluşları ziyaretlerinde net bir talebin olduğunu söyledi.

Söz konusu talebin belediyeleri gasp eden kayyum zihniyetinin bir an önce yenilmesi yönünde olduğunu aktaran Azizoğlu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Doğrudur, sonuç itibariyle halkın iradesini gasp edilerek, belediyeler ellerinden alınmıştır. Halkın temel beklentisi ve talebi, derhal bu gasp zihniyetinin ortadan kalkmasıyla belediyelerin halkın hizmetine verilmesi yönünde. Coşkulu bir halk kitlesi var. 1 Nisan sabahını dört gözle bekliyorlar. Çalışma yürüttüğümüzde halkımızın eleştirilerini de alıyoruz. Biz zaten 2016 yılından bu yana halk toplantılarımızda yerel yönetim deneyimlerimiz sırasındaki eksiklerimizden kaynaklı özeleştirimizi vermiştik. Bu çerçevede halkın eleştirilerini de önerilerini de alıyoruz. Dolayısıyla halkımızın hizmeti beklentilerinin olduğunu söyleyebiliriz. Ama halkın temel talebi, toplumsallığı güçlendirmek ve Silvan'ı yakıp yıkan zihniyetin ortadan kaldırılarak, ilçeyi kendi ayakları üzerinde durabilecek duruma getirmektir. Halk ile beraber kararlar alıp, onlarla birlikte çalışmalarımızı yürüteceğiz."

'SİLVAN DEFALARCA KÜLLERİNDEN DOĞMUŞTUR'

 Kayyumların atanmasıyla gasp edilen belediyelerin yarattığı tahribatları nasıl onaracaklarına dair de değerlendirmelerde bulunan Azizoğlu, "Silvan kadim bir şehirdir. Gerçekten de tarihte yedi kez yıkılıp, yedi kez yine kendi küllerinden doğan bir şehirdir. Yakın tarihte de 1980 darbesiyle beraber, beşeri afet diyebileceğimiz on yılda bir şehir tamamen tahrip edilmiştir. Dolayısıyla her on yılda bir Silvan'da büyük bir nüfus göçü söz konusu oldu. Bu göçlerden sonra Silvan maalesef ki her defasında en az 10 yıl geriye gitmek zorunda kaldı. Ama her şeye rağmen Silvan halkından yana biz umutluyuz. Çünkü Silvan halkı her yaşamış olduğu acı ve zulümden sonra kendini yeniden yaratmayı bildi. Yine bu halk, mücadelesiyle ve direnişiyle her zaman kendisinden söz ettirmeyi bilmiştir.

'YEREL DEMOKRASİYİ GÜÇLENDİRECEĞİZ'

Silvan, özellikle son yıllarda çok acılar çekti. Yaşanan acılar daha tazeyken belediyeler gasp edildi. Bizler, yerel yönetimler anlamında halkın kendi kendisini yönetebileceği ve kendi ayakları üstünde durabileceği bir sistemle halkın karşısına çıkacağız. Böylelikle yerel demokrasiyi güçlendirmiş olacağız. Silvan'daki bütün bileşenler ve farklı kesimlerle beraber bir araya gelerek, ilçeyi yeniden inşa edip, layık olduğu yere getireceğiz. Bunu tabiki halkımızın onayı ile ve onları karar süreçlerine dahil ederek yapacağız" diye konuştu.

ANADİLE ÖNCELİK VERİLECEK

Kürt halkının kültürel ve ahlaki değerlerini koruyup geliştirmek anlamında da çalışmalar yürüteceklerinin altını çizen Azizoğlu, şunları vurguladı: "HDP'nin ötekilerin ve tüm halkların partisi olduğunu unutmayalım. Diğer siyasi partilerden HDP'yi ayıran en önemli noktalardan biri, her kesime hitap eden ötekilerin partisi olmasıdır. Diğer en önemli kıstası ise kadın partisi olmasıdır. Mevcut iktidarın özellikle kayyum rejimiyle yapmış olduğu hak gaspları, kadın ve kültür kurumlarına yönelik saldırılar oldu. Cumhuriyetin ilan edilmesinden bu yana kültürel soykırım kıskacında olan halklar -ki bunun özelinde Kürtler vardı- 1999 yılında alınan yerel yönetimlerle beraber bu kıskaçtan kurtulmuşlardır. Bütün belediyelerimizde çok dilli belediyecilik mevcuttur. O yerelde hangi diller konuşuluyorsa, o dillerde hizmet verilirdi. Özellikle Silvan tarihiyle, diliyle, kültürüyle ve kimliğiyle ön plana çıkan bir şehirdir. Silvan'da resmi dil kürtçedir. Bütün ilçede bu dil konuşulur. O yüzdendir ki bizlerde insanlarımız kendilerini en rahat hangi dilde ifade edebiliyorlarsa, o dilde çalışmalar yürüteceğiz. Hangi kültür ile kendilerini ifade etmek istiyorlarsa o kültür ile kendilerini rahat hissetmelerini sağlayacağız. Çünkü bu halk her zaman kendi diline, kültürüne ve kimliğine sahip çıkmıştır."

'KARAR AŞAMASINDA HALK OLACAK'

Belediyeciliğe halkı nasıl katacaklarını anlatan Silvan belediyesi eş başkan adayı Naşide Toprak ise, şunları kaydetti: "Biz düzen partileri gibi seçim vaatlerinde bulunup propaganda yapmıyoruz. Halk ile birlikte, karar aşamalarında kendilerinin olacağı bir belediyecilik anlayışı ile hareket edeceğiz. Biz, 1 Nisan'dan sonra mahalle mahalle, köy köy bütün bileşenlerimizle toplantılar alıp Silvan için ne gerekiyorsa onları yapmaya çalışacağız. Bu kadın, gençlik veya çocuk sorunları da olabilir, ekonomik ve toplumsal sorunlar da olabilir. Silvan halkı ile birlikte bir araya gelerek tüm sorunlarımıza çözümler bulmaya çalışacağız. Karar aşamasında da inşa aşamasında da halkımız olacak."

KADINLARIN İSTEKLERİ İLK SIRAYA ALINACAK

Belediyeler ilk gaspedildiğinde kadın kurumlarına saldırıldığını dile getiren Toprak, "Bu saldırılarda sığınma evlerimiz, kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden merkezlerimiz kapatıldı. Kadın müdürlüklerimiz ve kadın daire başkanlıklarımız görevlerinden alındılar. Çünkü AKP-MHP iktidarında kadını eve hapsetme anlayışı var. Kadının alanını daraltma var. Bizler, seçimlerden sonra bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımlarımızı tekrar elde edeceğiz. Ayrıca özellikle Silvan'a özgü kadınlar ne istiyor? Onların istekleri ve talepleri doğrultusunda hareket eden bir politika izlemeyi düşünüyoruz. Kadınların istekleri ilk sıraya alınacaktır" ifadelerini kullandı.

ÜRETİMDE KOOPERATİFLEŞMEYE GİDİLECEK

Silvan'da üretime dayalı projelerinin olacağını bilgisini de veren Toprak, şunları paylaştı: "Silvanlı gençlerin batı illerine gidip çalışmalarını önlemek için ilçede kooperatifleşmeye gideceğiz. Bu proje ile birlikte kendi ilçemizde kendi istihdamımızı sağlamış olacağız. Zaten kendi ilçesinde istihdam olabileceğini gören biri, bu güzel toprakları bırakıp başka bir yere gidip çalışmayacaktır. Yine kadınları çalışma hayatına kattıktan sonra çocuklar için de kreşler açmayı düşünüyoruz. Kadınların talepleri de bu yönlüdür. Çocuklarını rahatlıkla bırakabilecekleri ve kendi işlerine dönebilecekleri bir çalışma yaşamı istiyorlar. Bizde bunu sağlamaya çalışacağız. Kültür kurumlarımızı da yeniden aktifleştireceğiz. Gençlerin daha çok ilgilendiği kursların, spor aktivitelerinin olduğu alanlar açmayı düşünüyoruz. Futbol, tenis kortu, basketbol ve benzeri spor dallarında hizmet veren tesisler açmayı amaçlıyoruz."

'HALK BELEDİYEDE KENDİNİ GÖRECEK'

Toprak, "Seçmenler neden HDP'ye oy versinler?" sorusuna ise şu cevabı verdi: "HDP ilk başta bir kadın partisidir. Ekolojik, özgürlük, barış ve demokrasi isteyen bir partidir. Biz eş başkanımla halkçı bir belediye olacağımız konusunda iddialıyız. Halkımız bu belediyenin içinde kendini görecek ve hissedecek. Halk da zaten böyle bir belediye istiyor. 1 Nsan'dan sonra bizim olanı almış olacağız. "


25 Mayıs 2018 Cuma

HDP’nin genç adayı Öztürk: Partimiz, genç bir partidir


ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)

HDP’nin İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Rıdvan Öztürk, partilerinin genç bir parti olduğunu belirterek, “HDP’de ve ülkede gençliğin sesini, soluğunu, ruhunu ve taleplerini yansıtmak adına HDP’den aday oldum” dedi.



Halkların Demokratik Partisi (HDP), 24 Haziran seçimlerine giderken, çok renkli ve her temsiliyetten olan milletvekili adaylarını hafta içinde tanıtmıştı. Tanıtılan adayalar içerisinde en çok dikkati çeken genç adaylar oldu. Gençlik kotasının tam uygulandığı anlaşılan HDP’nin aday listesinde, hemen hemen her ilden en az bir genç adayın gösterilmesine dikkat edilmiş. Bu genç adaylardan biri de İstanbul 3. Bölge Adayı Rıdvan Öztürk. Kendisiyle neden aday olmak istediğini, HDP’de siyaset yapma fikrinin nereden doğduğunu, gençliğin sorunlarını ve cumhurbaşkanı adayları Selahattin Demirtaş hakkında konuştuk.  

‘GENÇLİĞİN SESİNİ YANSITMAK İÇİN ADAY OLDUM’

HDP'den aday olma gerekçesini partilerinin eş genel başkanlarının, belediye başkanlarının, PM üyeleri ve binlerce çalışanının tutuklandığı bir süreçte HDP'de ısrarla siyaset yapılması gerektiğini düşünmesine bağlayan Öztürk, HDP’ye yapılan baskıların nedenlerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini söyledi.

“HDP kuruluşundan bugüne ülkeye, siyasete, yaşama ve doğaya yeni bir soluk katmıştır” diyen Öztürk, şunları belirtti: “Bu soluk barışın, adaletin, halkların eşitliğinin, çoğunluğun, kadınların ve gençlerin taleplerin,  ekolojinin soluğudur. Bu çoğunluğun 7 Haziran 2015 seçimlerinde elde ettiği başarı sonrası seçimlerin iptal edilmesi ve ardından yaşanılan baskı süreci karşısındaki duruş HDP’yi siyasette gerçekçi tek parti haline getirdi. Bu temelde HDP’de ve ülkede gençliğin sesini, soluğunu, ruhunu ve taleplerini yansıtmak adına HDP’den aday oldum.”

‘SİYASETE YENİ SOLUK KATACAĞIZ’

Genç bir aday olarak HDP’de siyaset yapma tarzlarının sokağı ve sandığı birleştiren bir düzlemde bütün gençlerle buluşmak olacağını aktaran Öztürk, “Güvencesiz çalışmanın, okulların bölünmesinin, anadilde eğitimin olmamasının ve ticarethaneye dönüşen yurt ve okulların kader olmadığını anlatacağız. Eğitimin parasız, bilimsel ve anadilde olması, çoğulcu ve demokratik olmasının gerektiğini savunacak, bunun mücadelesini vereceğiz. Gerontokrasiye karşı çıkıp, partiyi pratikte de daha genç hale getirme çabası içinde olacağız. Gençlik meclislerinin taleplerini baz alarak siyasete yeni bir soluk katacağız” dedi.

GENÇLİĞİN SORUNLARI

Gençliğin sorunlarının farkında olduklarının ve bunun için nasıl bir mücadele hattı izleyeceklerine de değinen Öztürk, şunları kaydetti: “Gençliğin eğitim sorunu var. Parasız, bilimsel ve anadilde eğitimin talepçisi olacağız. Gençler adına karar veren değil, gençler ile birlikte meclislerde çıkan perspektife göre hareket edeceğiz. Gençlerin iş sorunu var. Güvencesiz çalışmaya, sömürü düzenine karşı çıkacağız. ‘Stajyer’ adı altında gençlerin kölelik koşullarında çalışmasının önüne geçeceğiz. Merdiven altı üretim, güvencesiz işçiliğe karşı duracağız. Gençliğin yaşama sorunu var. Zorunlu askerliğe karşı vicdani reddi savunacağız. Gençliğin kendi hayatı üzerinde söz sahibi olamama sorunu var. Gençliğin özerkliğini baz alacağız. Gençliğin fikirlerini dile getirme sorunu var. En kısık, cılız sesi bile bastırılan gençlerin cezaevine konulduğu gerçekliğini değiştireceğiz. Sayısı 70 bini aşan genç cezaevinde bir o kadarı ülkeden göç ediyor. Bu ceberut düzeni değiştireceğiz.”

‘GENÇLİK SİYASETE DAHİL OLMAK İSTİYOR’

Öztürk, gençliğin siyasetle olan alakalarını da değerlendirerek, şunları ekledi:

“80 sonrası gençlik üzerinde yaratılan depolitizasyon gençliği siyasetin dışına itti. Bölgede bu durumun tam zıttı olarak gençlik her gün daha da politikada olup, mücadele etti. Ülkenin batısında gençlik Gezi Direnişi ile birlikte tekrar siyasete yön vermeye başladı. Bugün gençlik son derece siyasete ilgi duyuyor ve dahil olmak istiyor. HDP Gençlik Meclisleri her gün biraz daha büyüyor. Her kimlikten genç bu mücadeleye dahil olup kendi renklerini ve taleplerini bu meclislerde tartışıp politik bir bilinç ve birliktelik oluşturuyorlar. Gençliği dışlayan, neoliberal politikaların kölesi haline getiren bu düzene karşı gençler, bugün ülkenin her sokağında, mahallesinde, okulunda kendi renkleri ile politik mücadele içerisinde yerlerini alıyorlar.”

‘GENÇ BİR PARTİYİZ’

Partilerinin gençlik kontenjanı hakkında da konuşan Öztürk, partilerinin genç bir parti ve her düzlemde gençlik temsiliyeti olan tek parti olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Milletvekili adaylarından, il ve ilçe yönetimlerine kadar gençler partimizin her alanında yer alıyorlar. Partimiz, meclis tipi örgütlüğün olduğu tek partidir. Meclis örgütlülüğü yerelden merkeze doğru bütün renklerinin ve kimliklerin kendi taleplerini ve gündemlerini tartışıp karar altına aldıkları ve partinin meclisine sundukları bir işleyişe sahip. Gençlik meclisi kararlarını parti tartışmaz, direkt karar altına alır.”

‘DEMİRTAŞ, HALKLARIN ADAYIDIR’

Cumhurbaşkanı adayları Selahattin Demirtaş’ın mevcut durumu ve koşullarına ilişkin de yorumlarını paylaşan Öztürk, “Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Selahattin Demirtaş halkların, kimliklerin, gençlerin, kadınların, ekolojinin, Kürtlerin, Türklerin, Ermenilerin, özgür akan derelerin, kök salmış ağaçların, özgürlüğün, hak, hukuk ve adaletin temsilcisi ve adayıdır. Bu coğrafyada var olan sömürünün karşısında emeği, savaşın karşısında barışı, baskıya karşı özgürlüğü, çoğunluğu savunduğu için rehin alındı. Aday olması halklarda, kadınlarda ve gençlerde büyük bir heyecan ve moral yarattı. Yeni bir umut doğdu, bu umut muktedirleri çıkmaza sürükledi.”

‘DEMİRTAŞ’TAN KORKUYORLAR’

Muktedirlerin, Demirtaş’ın özelliklerinden dolayı kendisinden korktuklarının altını çizen HDP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Rıdvan Öztürk, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Korkmakta haklılar. Çünkü Sayın Demirtaş ve HDP bu düzeni değiştirecek ve saltanatlarına son verecek güce sahiptirler. Bu güç HDP’nin tüzüğü ve radikal demokrasisidir. Farklılıkların eşitliğidir. Sınırsız, sınıfsız, eşit bir yaşamdır. Sayın Demirtaş'ın rehin alınmasını demokrasi ve hukuk ile aynı cümle içinde kullanmak abesle iştigaldir. Ülkede zaten bir hukuk gerçeği yok. KHK'lar ile yönetilen bir ülke gerçeği ile karşı karşıyayız. En temel insan haklarının ayaklar altına alındığı ve insanlar zor aygıtları ile terbiye edilmeye çalışıldığı, savaşın ve kutuplaşmanın büyütüldüğü bu süreçte ülkenin kurtuluşunun Demirtaş ve HDP’de olduğunu tekrarlıyoruz. Bütün gençlere HDP Gençlik Meclisleri ile gücümüzü büyütme çağrısı yapıyorum.  ‘Genç başladık, genç başaracağız’ diyorum.”

24 Mayıs 2018 Perşembe

Ramazan ayı ile birlikte derinleşen ekonomik kriz

ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)

Yoksulluğun giderek ivme kazandığı Türkiye ekonomisi, Ramazan ayı ile birlikte iyice çöküşe geçti. Döviz kurlarının rekor kırdığı ekonomide esnafın yüzü gülmezken, yurttaşların alım gücünün neredeyse yok denecek kadar azaldığı görülüyor. AKP iktidarının ekonomiyi sürekli canlı ve olumlu bir tabloya sahipmişçesine gösterme politikaları, sokağın nabzına bakıldığında tamamen göz boyamaktan başka bir anlam içermediğini gösteriyor.

Amed’in Sûr ilçesinin tarihi alışveriş çarşısı olan Aşevciler Çarşısı, ekonominin en canlı çarşılarından biri. Kentin ilk pazarı olan ve sonralarda gittikçe gelişen bu çarşı, çarşı esnafının deyimiyle ‘borsa’ niteliği taşıyan bir çarşıdır. Önceleri bir kişinin bile yürümekte zorluk çektiği bu çarşı, şimdiler alım gücünün düşmesinden dolayı bomboş bir vaziyette.

Son birkaç yılda hükümetin savaş politikalarından kaynaklı özelde çarşının genelde ise kent esnafının etkilendiğini söyleyen Aşevciler esnafı, hükümetin kendilerine zulüm yaşattığını savundular. Esnaflar, haftanın sadece bir günü satış yaptıklarını, geri kalan günlerde ise siftah dahi yapamadan dükkanlarını kapatıp evlerine gittiklerini aktardılar.

'KRİZ, GENEL BİR MESELEDİR'

AKP'ye destek olup onların dünyasında olan herkesin parayı bulduğunu söyleyen esna Kemal Osun, yaşadıkları sıkıntıları şu şekilde anlattı: "Haftanın sadece bir günü satış yapıyoruz. Yaptığımız satışı da açık hesap usulü ile yapıyoruz. Son olaylardan ve oruç ayının da gelmesinden dolayı satış yapmadan tamamen oturuyoruz. AKPliler için kriz yok. Ama bizim gibi orta direk bir esnaf ve çalışan bir emekçi için kriz illa ki var.

Zaten olmasaydı bizim bu sokak borsa gibi ve paranın döndüğü bir yerdir. Ama şimdi hiç öyle değil. Bugün AKP'nin etrafında olan herkeste para vardır. İhale alıyor veya başka türlü yolunu buluyor. Mesela bugün çarşıda salatalığın fiyatına 5 TL demişler. Ramazan ayında bile salatalık 5 TL ise artık bunun genel bir sorun olduğu açıktır. Sur olaylarıyla ya da siyasi başka bir mesele ile ilgili değil. Bu kez de insanların umutsuzluğa kapılmaması için seçimleri öne attılar. Şimdi herkes artık yoksulluk yerine seçimi konuşacak."

'BİZİ SÖMÜRÜP, BİTİRDİLER'

Çarşının eski halinden eser kalmadığına dikkat çeken esnaf Kemal Yavuz perişan olduklarını belirterek, "Cebimizdeki ekmeği bile bitirecek noktaya gelmişiz. Bunların hepsi hükümetin politikalarından dolayıdır. Eski durumumuz bundan çok çok iyiydi. Türkiye’de adalet diye bir şey kalmamış. Hemen yanı başımızda benim evimi ve dükkanımı yıktılar. Kaç yıldır bana bir kuruş bile ödemiyorlar.

Bir milletvekili bir aylık maaşını alamayınca sağa sola kıvranır. Ama biz evimize ekmek götüremiyoruz. Ticaretten hep zarar ettik. Alışverişe gelen insanlarımız 10 TL’lik bir terlik dahi alamıyor. Alım gücü bitmiş. 10-20 TL ile dükkanı kapatıp eve gidiyoruz, nereye kadar böyle olacak. şimdi gelmişler Sur’un çarşılarına makyaj, boya filan yapmışlar bu nedir? Bizi bitirdiler, sömürdüler" diye konuştu.

'HÜKÜMETİN BİZE YAPTIĞI ZULÜMDÜR'

AKP hükümetinin kriz yok açıklamalarına tepki gösteren esnaf Metin Hocaoğlu, "Kriz yoksa o zaman bu ne haldir? Bu adam (Tayyip Erdoğan) başa geldikten sonra böyle oldu. İnsanlar ancak karnını doyurabilecek duruma gelmiş. Mesela ben kredi kartlarımı ödeyemiyorum. Çeklerimiz hep geri gidiyor. Bu çarşımızda 5-6 tane dükkan kapandı. Kira mı ödesinler, vergisini mi versinler" diye sordu?

Önceki aylara nazaran daha fazla düşüş yaşandığını vurgulayan esnaf Faik Bekleyen, "Hükümet ne kadar ‘Kriz yok’ derse de, kriz var. İnsanlarda para dönmüyor. Mesela esnaflar eskiden yaptıkları ciroları artık yapamıyorlar. Bunu hükümet yansıtmasa da her şey açık ve net görülüyor. Hükümetin bize yaptığı gerçekten zulümdür" dedi.

'EKONOMİ ÇÖKMÜŞ'

Akşama kadar siftah yapmadan dükkanını kapatıp gidenlerin olduğunu söyleyen esnaf Abdullah Bayhan şunları ifade etti: "Şu anda çarşıda dükkanlarına gelen esnaftan başka kimse yok. Esnaf kirasını, elektrik parasını ödeyemiyor. Evini geçindirmekte zorlanıyor. Ekonomi şu an çökmüş. Bu durumu kime bağlayacağımızı artık bilemiyoruz.

Derdimizi dinleyecek kimse yok. Evine bir ekmek götüremeyenimiz var. Bir maydanoz 1 TL olmuş. Bir emekçi çalışmadığı zaman evine nasıl ekmek götürecek? Ben sabahtan beridir 2 TL’lik iş yapmışım. 8 nüfusuz evde, onları 2 TL ile nasıl besleyeceğim? Siz 2 TL ile bir çay bile içemezsiniz. 5 yıl önce buranın hali başkaydı, şimdi bambaşkadır."

ORUÇ AYI İLE BİRLİKTE GELEN ZAMLAR

Ramazan ayından öncede işlerin kötü gittiğini kaydeden esnaf Abdulselam Düz şunları dile getirdi: "Birkaç yıl önce buradan insan geçemezdi ama şimdilerde hiç kimse geçmiyor. Artık bu çarşının tadı tuzu kalmadı. Mazot 6’a, dolar 5’e dayandı ‘kriz yok’ diyorlar. ‘Kriz yok’ diyenlere gerçekten kriz yok ama fakirlere, yoksullara kriz hep var. Halkımız her zaman yoksuldu. İş ve çalışma ortamı azalmış. İnsanlar artık alışveriş yapamıyor."

Aşevciler Çarşısı'na alışverişe gelenler de ekonomik bunalımdan muzdarip. "Bir insan asgari ücret ile çalışırsa bu ayda nasıl yaşayabilir" diye soruyorlar. Bu memlekette sayısızca hiç iş yapmayan insanların olduğunu söyleyen yurttaşlar, "Ülke hiçbir zaman krizsiz geçmedi. Bunun çözümünü baştakiler bulacak. Ramazan ayının gelmesiyle her şey bir anda zamlandı. İşte ortalığın halini görüyorsunuz, kriz var. Altın ve dolar yükseldi. Her şeye zam geldi" diye konuştu.

23 Mayıs 2018 Çarşamba

Buldan: Ardahan’dan Edirne’ye gitmediğimiz yer kalmayacak


ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)

7 Haziran 2015 genel seçimlerinde yüzde 13.1 oranında oy alarak parlamentoya 80 milletvekili gönderen Halkların Demokratik Partisi, 4 Kasım 2016’da siyasi bir darbe ile eş genel başkanları başta olmak üzere on binlerce parti çalışanları tutuklanmıştı. O günden bugüne aralıksız olarak gözaltı ve tutuklama furyasının hedefinde olan HDP, dört hafta sonra yapılacak olan genel seçimlerin adaylarını birkaç gün önce açıklamıştı.



Açıklanan adayların hangi ölçüler baz alınarak belirlendiğini, HDP’yi nasıl bir seçim sürecinin beklediğini, Kürt seçim bloku ile ilişkilerin ne düzeyde olduğunu ve diasporadaki Kürtlerin 24 Haziran seçimlerindeki önemini HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’a sorduk.

Buldan, adayların belirlenmesinde yerellerin hassasiyet ve önerilerini dikkate aldıklarını belirtirken, tüm temsiliyetleri HDP çatısı altında toplamaya çalıştıklarını söyledi. Yine 7 Haziran 2015 seçimlerinden şimdiye değin bir tasfiye süreciyle yüz yüze kaldıklarını kaydeden Buldan, tüm bu tasfiye planlarını Ardahan’dan Edirne’ye kadar her yere giderek, herkesin yüreğine değerek boşa çıkaracaklarının altını çizdi.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle;

Partiniz 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana çok ciddi baskılar altında. Eş genel başkanlarınızdan tutalım da parti yöneticilerine kadar on binlerce tutuklama yaşandı. 24 Haziran seçimlerine giderken tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda partinizi nasıl bir süreç bekliyor?

İşimizin çok kolay olmadığını biliyoruz. Ancak parti olarak bu tür dönemlere ve süreçlere çok da yabancı bir parti değiliz. 7 Haziran ve 1 Kasım (2015) arasında yaşananlar Türkiye toplumunda ve Kürtler üzerinde çok büyük etkiler bıraktı. 7 Haziran’da da biz aslında yüzde 10 seçim barajını aşarak, yüzde 13.1 oranında oy alarak her türlü engelleme ve baskıya rağmen böylesi bir başarıyı elde eden bir partiyiz. 1 Kasım tarihinde bize yaşatılanlar, medyanın bize kapalı olması, sokağa çıkma yasakları ile birlikte Kürtler üzerinde uygulanan müdahaleler bizim parlamentoya girmemiz açısından önümüze koyulan setlerdi. Fakat 1 Kasım seçimlerinde de yüzde 10 seçim barajını aşarak geniş bir kesim temsiliyetle parlamentoya girmeyi başardık.

‘BİZE BİR TASFİYE SÜRECİ YAŞATILDI’

Biz geçtiğimiz üç yıllık süreç içerisinde çok büyük müdahalelerle karşı karşıya kaldık. Özellikle bir tasfiye süreci yaşatıldı bize. Demokratik siyasetin dışına çıkartılmak istendik. Çünkü halkın iradesi ile seçilen milletvekillerimizin bir kısmı tutuklandı, bir kısmının milletvekillikleri düşürüldü ve bir kısmı da parlamentodan atıldı. Dosyası ve davası olan tüm milletvekili arkadaşlarımız bu süreci başarıyla yürütebilmek için büyük bir mücadele verdiler. O yüzden bu dönem açısından şunu ifade edebilirim; Parlamentoya girmememiz için her türlü engeli çıkarmaya çalışacaklar. Fakat bir halk ve parti olarak bur tür süreçlere yabancı olmadığımızı biliyoruz. Her gözaltına alınan ve tutuklanan yönetici arkadaşımızın yerine il ve ilçe örgütlerimize başvuru yaparak yönetici olmak isteyen binlerce insanımız ve yoldaşımız var. Dolaysıyla biz bu kısa seçim kampanyası döneminde tüm kesimlere ulaşmanın yol ve yöntemlerini arayacağız ve bulacağız.

‘DEMİRTAŞ’IN MESAJLARINI TABANIMIZLA PAYLAŞACAĞIZ’

Cumhurbaşkanı adayınız Selahattin Demirtaş’ın seçim kampanyasına dahil olması nasıl gerçekleşecek?

Parti olarak cumhurbaşkanı adayımızı Edirne Cezaevinde olan Sayın Selahattin Demirtaş olarak belirledik. Özellikle cumhurbaşkanı adayımız Sayın Salahattin Demirtaş’ın bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını buradan bir kez daha belirtmek istiyorum. Esaret koşullarında bu seçim kampanyasını diğer adaylara göre eşit koşullarda yapmayacağını biliyoruz. Ancak avukat aracılığıyla bizlere göndereceği mesajları, bizde Türkiye halklarına ve kendi seçmen tabanımıza iletmeye ve ulaştırmaya çalışacağız. Dolaysıyla bir taraftan cumhurbaşkanı seçimi bir taraftan da parlamento seçimlerini kazanabilmek için yapacağımız güçlü mitingler, halk buluşmaları ve iftar programlarıyla bu seçim kampanyamızı tamamlamaya çalışacağız. Kadın buluşmaları gerçekleştirmeye çalışacağız. Çünkü bizim partimiz aynı zamanda bir kadın partisidir. Kadın hareketleri ile ortak düzenleyeceğimiz kadın buluşmalarıyla da tüm kadınlara ulaşmanın yollarını arayacağız.

ARDAHAN’DAN EDİRNE’YE…

Bu bir aylık süreç içerisinde Ardahan’dan Edirne’ye gitmediğimiz, ulaşmadığımız ve elini tutmayacağımız insan ve kesim kalmayacak. Aslında böylesi bir hava ve coşku da var. Çünkü biz seçim tarihi açıklanmadan yapmış olduğumuz bölge ziyaretlerinde bu coşku ve kararlılığı bir kez daha gördük. Seçim tarihi açıklandıktan sonra tekrar bölge gezisine çıktığımızda yine halkın seçimlere nasıl coşkulu bir biçimde hazır olduklarını gözlemledik. Halk bizim önümüzde gidiyor. Yani partinin önünde giden bir halk tabanımız var. O yüzden halkımız da bizimle beraber bu çalışmaları yürütecek. Çünkü bize çıkarılan engelleri ve uygulanan baskıları görüyorlar. 24 Haziran tarihine kadar gece gündüz çalışarak bu çalışmayı tamamlayacağız.

‘TÜM TEMSİLİYETLERDE ADAYLARIMIZ VAR’

Dün milletvekili adaylarınızı deklare ettiniz. Adaylarınızı hangi ölçüleri baz alarak belirlediniz?

Dün itibariyle adaylarımızı kamuoyu ile paylaştık. HDP olarak belirlemiş olduğumuz adaylarımı tanıttık. Çok renkli ve zengin bir aday profilimizin olduğunu özellikle belirtmek isterim. Hem Kürdistan’da hem de Türkiye’nin batısında belirlemiş olduğumuz milletvekili adaylarımız yerellerin onayını almış, onların hassasiyetleri göz önünde bulundurarak ve topluma sorularak alınan kararlar doğrultusunda belirlendi. Türkiye’nin batısında yapmış olduğumuz ittifaklar sonucunda bileşenlerimizin bize vermiş olduğu adaylar var. Bunlar bileşen hukuku çerçevesinde verilen adaylardır. Türkiye’nin batısı için belirlediğimiz adaylar için bunları ifade edebiliriz. Ancak Kürdistan’daki adaylarımız daha çok yerellerde yapmış olduğumuz görüşmeler, il ve ilçe örgütlerimizin görüş ve onayı alınarak belirlendiler.



KADIN ADAYLAR

Kadın adaylarına ilişkin, kadın hareketimizin yapmış olduğu bir çerçeve neticesinde belirlenen adaylarımız var. Kadın adaylarımızın oranı yüzde 40’a yakındır. Bunlar Türkiye’deki kadın hareketlerinin ortak belirlemiş oldukları adaylardır. Bu çerçevede biz her türlü zenginliği ve çoğulculuğu esas alarak bu profili ön plana çıkarmaya çalıştık. Türkiye’de HDP’nin dışında farklı kesimlere, inançlara ve mezheplere seslenen başka bir parti yoktur. Geçtiğimiz dönemde de biz bu vizyonu ortaya koymuştuk. 24 Haziran’a giderken tekrar bu vizyonu esas alarak adaylarımızı belirlemeye çalıştık. Her kesimden bir temsiliyet sağlamaya çalıştık. Ermeni, Süryani, kadın, genç ve engelli temsiliyeti şimdiye kadar Türkiye’de ezilen ve yok sayılan kesimler olarak ifade ediliyordu. Bunları HDP çatısı altında bir temsiliyet doğrultusunda parlamentoda her kesimin kendi sesini çıkarabileceği bir ortamın sağlanması açısından uygun gördük ve böyle bir profili de Türkiye kamuoyuna sunduk. 24 Haziran’da da bu temsiliyetlerin parlamentoya girmesiyle birlikte şimdiye kadar halklar üzerinde yaşanan inkar politikasını ve dil, kimlik sorununu da parlamentoya yansıması için esas almış olduk.  Ben, 24 Haziran seçimlerinde HDP’nin bu temsiliyetlerle birlikte güçlü bir şekilde parlamentoya girecek. HDP’yi her kesimin sesi olmayı hedefleyen bir parti olarak ifade edebiliriz.

‘KÜRTLERİN ULUSAL BİRLİĞİ KIRMIZI ÇİZGİDİR’

Son bir hafta-on gündür Kürt seçim bloku ile olan ilişkilerin ne düzeyde olduğu basının ısrarla merak ettiği bir konu. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

Bunun tekrar bu çağrıyı buradan yineledik. Bazı siyasi parti, kurum, kuruluş ve bireyler bu ittifakın içerisinde yer aldı. Bir kısmı ise dışarıda kalmayı tercih etti. Elbetteki tercihlerine saygı duyarız ancak o gün, bu gün değildir! Küsmelerin, kırılmaların, ittifakların dışında kalmaların özgürlük mücadelesi yürüttüğümüz bu süreç açısından bize zaman kaybettirir. Bizler bakımından Kürtlerin birlik ve beraberliği, ulusal birliği elbette ki olmazsa olmaz bir kırmızı bir çizgidir. Bunun mücadelesini yıllardır vermeye, tamamlamaya çalışıyoruz. Fakat zaman zaman bozulmalar olsa da, sekteye uğrasa da bu meselenin bir an önce netliğe kavuşması gerektiğini özellikle belirtmek isterim.

‘HERKESİN İTTİFAKA DAHİL OLMASI ELZEMDİR’

Bugün Amed’den bir Kürt deklarasyonu açıkladık. Dolayısıyla bu açıklama ile birlikte bu saatten sonra artık hiçbir Kürdün bu ittifakın dışında kalmak gibi bir lüksü ve amacı olmamalıdır. Çünkü Kürtler üzerinde oynanan oyunlar, Kürt halkının tasfiye süreci, Kürt halkına yaşatılan zulüm, Kürt çektiği acılar göz önünde bulundurularak bugün omuz omuza vermenin zamanıdır. Yaptığımız çağrı ile birlikte tüm Kürt kardeşlerimize çağrı yaptık. Bu ittifakın içinde olmak büyük bir sorumluluk gereğidir. Bu sorumluluğu herkesin bugün itibariyle bir vicdani muhasebe ile tartması gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda, bu saatten sonra da herkesin kendini bir kez daha gözden geçirmesi gerektiğini ve ittifaka dahil olmasının elzem olduğunu belirtmek istiyorum.

‘24 HAZİRAN’IN ANA MOTORU AVRUPA’DAKİ HALKIMIZDIR’

Avrupa’da çok güçlü bir Kürt diasporası var. Oradaki Kürt nüfusunu dikkate aldığımızda seçimlerde kıymete değer bir oran ortaya çıkıyor. Buradan onlara ne söylemek istersiniz?

24 Haziran’ın başarısı Avrupa’da yaşayan halkımıza bağlıdır. Biz 7 Haziran’da da aslında bunu gördük. Avrupa’dan gelen oyların Türkiye’den almış olduğumuz oylara çok büyük katkısı olacaktır. Dolayısıyla 24 Haziran’daki seçimlerin ana motoru Avrupa’da yaşayan halkımızdır. Bu süreci daha çok onların götürmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Avrupa’da çalışma ortamı daha rahattır. Orada yaşayan halkımızın Kürdistan ve Türkiye’de kendi yakınlarına ve çevrelerine bu çağrıyı yapmak gibi bir sorumlulukları vardır. Yine Avrupa’da oyların kullanılacağı gün herkesin bir seferberlik ruhuyla sandıklara gidip oylarını kullanması, aynı zamanda da tüm akraba ve dostlarına HDP’ye sahip çıkma noktasında çağrılarının olması gerekiyor.

AVRUPA’DAKİ KÜRTLERE ÇAĞRI

Ben Avrupa’da yaşayan Kürt halkımıza şu çağrıyı bir kez daha yapmak isterim; Türkiye ve Avrupa arasındaki mesafe ne kadar uzun ve uzak olursa olsun birbirimizin elini tutma ve yüreğine dokunma zamanıdır. Bu sorumlulukla herkesin mevcut çalışmalara birebir katılarak Avrupa’daki her kesime ulaşması gerekmektedir. Çünkü Avrupa’da da AKP’ye oy veren kesimler var. Özellikle bu kesimlere ulaşmak ve onları ikna etmek, yaşanan kriz ve kaosların müsebbibi olan AKP hükümetine bir daha oyların çıkmaması açısından böyle bir çalışmayı yürütmek gerekiyor. O yüzden 24 Haziran seçimlerinde Avrupa’dan gelecek olan oylar bizlere birkaç milletvekili çıkaracak düzeyde bir öneme sahip olduğu için şimdiden bir seferberlik ruhuyla bu çalışmaların devam etmesi gerektiğini özellikle belirtmek istiyorum ve onlara başarılar diliyorum.

BİR OY HDP’YE, BİR OY DEMİRTAŞ’A

Genel olarak konuşmanıza eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Biz 24 Haziran seçimlerinden büyük bir başarı ile çıkabilmek için bir seferberlik ruhu ile çalışmalarımızı başlattık. Ancak AKP hükümeti HDP’yi barajın altında bırakmak gibi bir niyete sahiptir. Dolayısıyla barajı aşabilmek için şu anda bıçak sırtı olan bu meselenin bizler açısından önemi çok ifade edildi fakat bir kez daha ifade etmek isterim ki, onların bizden çalamayacakları kadar oya ihtiyacımız vardır. Büyük bir başarı elde etme ve kazanmak açısından herkesin HDP’ye ve Sayın Demirtaş’a sahip çıkması gerekiyor. ‘Bir oy HDP’ye, bir oy Demirtaş’a’ diyerek bu anlayış ve şiarla 24 Haziran seçimlerinden başarılı çıkmayı hepimiz önümüze hedef olarak aldık. Hepimizin yolu açık olsun diyorum.

21 Mayıs 2018 Pazartesi

‘Siirtliler 24 Haziran’a diri bir hafıza ile gidecekler’

ALİ KOÇER / SİİRT

HDP, 24 Haziran seçimleri kapsamında Siirt’te yürüttüğü çalışmalarını esnaf ziyaretleri ile sürdürüyor. Çalışmalar hakkına konuşan HDP PM Üyesi Hürriyet Kaytar, Siirtlilerin partilerine ve cumhurbaşkanı adayları olan Selahattin Demirtaş’a ilgilerini anlatırken, “Siirt halkı 24 Haziran’a diri bir hafıza ile gidecektir” ifadelerini kullandı.



Halkların Demokratik Partisi (HDP), 24 Haziran seçimleri kapsamında yürüttüğü çalışmalarına devam ediyor. HDP’nin Kürdistan kentlerin de yürüttüğü çalışmaları halk tarafından yoğun ilgi görüyor. Kalabalık bir çalışma kadrosu ile yürütülen kitle çalışmaları, esnaf ve ev ziyaretleri, seçim bürolarının açılışları ve propaganda materyallerinin dağımı ile gerçekleşiyor. Çalışma yürütülen kentlerden biri de Siirt. Halkın coşku ve heyecanla karşıladığı HDP’liler, sokak sokak, ev ev kentin her tarafını arşınlıyorlar.

Siirt’te HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan ve HDP Parti Meclisi Üyesi Hürriyet Kaytar’ın da dahil olduğu esnaf ziyareti gerçekleştirildi. Ziyaret esnasında HDP’nin seçim bildirileri ve cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın resimlerinin basılı olduğu kartlar dağıtıldı.

HDP PM Üyesi Hürriyet Kaytar, partilerinin Siirt’teki çalışmalarına ilişkin bilgiler verdi.

Kaytar, seçim çalışması yürütürken halkın HDP ve cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'a olan ilgisini anlatırken şunları paylaştı: “Halkımızın partimize ve cumhurbaşkanı adayımız Selahattin Demirtaş’a olan ilgilerinin 1 Kasım seçimlerine göre daha coşkulu olduğunu görüyoruz. 7 Haziran’daki coşkuya yakın bir katılım var ancak hala sistemin baskılarından dolayı çekinceli olanlar da var. Diyalog kuruldukça cesaretleri artıyor. Sadece Siirt’te değil, mümkün mertebe yerde halkı yanımıza alarak, onlarla aynı güzergahta mücadele etmemiz gerekiyor.”

Halkın AKP-MHP gerici ittifakına karşı beslediği tepkilere de değinen Kaytar, “Siirt halkının AKP-MHP ittifakının anlamını bilince çıkardığına inanıyorum. Söz konusu Kürt halkının talepleri olduğunda, rakiplerin birlik olduğunu gördükleri için tek çözümün kendi ulusal birlikleri ve ezilen halkların ittifakı olduğunu yaşayarak öğrendiler. Çünkü HDP dışındaki tüm siyasetler Kürt halkını yok saymaktadırlar. Halkımız tüm bunların farkında ve pozisyonlarını da buna göre belirlemiş durumdalar. İletişime geçtiğimiz herkes böyle düşünüyor” dedi.

Siirte’teki Arap ve Kürt halklarının ilişkileri hakkında da konuşan Kaytar, sistemin bu halklar arasında duvarlar ördüğünü belirtti. Örülen bu duvarların açık bir realite olduğunu kaydeden Kaytar, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Ancak bu duvarlar yıkılmaz değildir. Çalışma yapılırken Kürt ve Arap halklarının bu toprakların kadim sahipleri olduklarını ve birlikteliklerinin iktidara dayalı değil, kardeşlik hukukuna dayalı olması gerektiği anlatılmaktayız. Barış içinde, ortak vatanda eşit ve özgürce yaşamanın altını çiziyoruz. Farklılıkların ise ayrılık olarak değil, zenginlik olarak addedilmesi gerektiğini aktarmaktayız.”

24 Haziran seçimlerinin, 7 Haziran 2015 seçimlerine görece farkının Siirt halkındaki yansımalarını da aktaran HDP PM Üyesi Hürriyet Kaytar, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Çözüm sürecinin bitirilmesi ve sistemin yönelmesiyle yapılan katliamlar ve son süreçte yaşanan Efrîn işgaliyle Kürt halkında bir ulusal bilincin öne çıktığını söyleyebiliriz. Bu bilincin seçimlere sirayet edeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. 24 Haziran’a giderken diri bir hafıza ile gidilecektir.”

19 Mayıs 2018 Cumartesi

Ertan: AKP-MHP bloku gidecek

ALİ KOÇER / BATMAN 

Bir süredir Batman ve Siirt’te partisinin seçim çalışmasını yürüten HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, “Türkiye halklarının Demirtaş sürprizine hazırlıklı olması gerekir” dedi.



24 Haziran seçimlerine haftalar kala Halkların Demokratik Partisi (HDP), kitle çalışmalarına hız verdi. HDP, Kürdistan ve Türkiye’de güçlü bir çalışma ile 24 Haziran’ı karşılamaya hazırlanırken, mevcut milletvekilleri ve parti yöneticilerini de buna göre konumlandırmış durumda. Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan da Siirt ve Batman’da çalışmalara dahil oluyor. Ertan, yürüttükleri çalışmalar kapsamında halkın HDP’ye ve cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’a olan ilgisini de anlattı.


‘MEVCUT YÖNETİM, YÖNETEMEZ HALDE’

MHP-AKP gerici blokunun baskın seçimi kararının ardından partilerinin seçimlere hazır olduğunu belirten Ertan, yapılacak olan seçimleri ‘panik seçim’ olarak niteledi. Bu panik seçime en hazırlıklı parti ve kitlenin kendileri olduklarını söyleyen Ertan, şunları kaydetti: “Ülkenin aydınlık geleceğine inanan herkes, mevcut yönetimin artık yönetemez halde olduğunu görüyor ve biliyor. Ekonomik gidişat, sosyal alan, insan hakları, hukuk, yargı, yasama ve yürütmenin tamamı kurumsal olarak bir çöküş yaşıyor. Bunu görmemek mümkün değil zaten. Hayatımızı çevreleyen tüm alanlarda gerçek bir kriz hali var. Hal böyle iken seçmenlerin büyük bir kararlığı var. Alanlara çıktığımız andan itibaren bu kararlığını görüyoruz.”

DEMİRTAŞ SÜRPRİZİNE HAZIRLIKLI OLUNMALI

Hükümetin iktidara gelirken verdiği sözlerin tamamından uzaklaştığını ve yönetme kabiliyetinin kalmadığını vurgulayan Ertan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Özellikle HDP seçmeni hükümetin yönetemez halini gördüğü için artık onların gitme zamanının geldiğine inanıyor. Bizde halkımız da bu kararlılığı görüyoruz. Doğrudur, OHAL koşularında seçime gidiyoruz, bizlere belki miting bile yaptırmayacaklar. Yüzde 10 barajını bizim için engel teşkil etsin diye koruyorlar ama HDP tüm bu baskılara rağmen barajı aşacaktır. Hatta Türkiye halklarının Demirtaş sürprizine hazırlıklı olması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü HDP ve Demirtaş, cumhurbaşkanlığı manifestosunu sunarken bu topluma soyut bir gelecek değil, somut adımlarla nasıl birlikte yönetebilirizin formülünü sunuyorlar. Bu karşılık da görüyor. Tıpkı 7 Haziran gibi.”

‘DEĞİŞİM MÜMKÜN’

7 Haziran 2015 genel seçimleri ile 24 Haziran’da yapılacak olan seçimlerin karşılaştırmasını yapan Ertan, konuşmasına şunları ekledi: “7 Haziran’da Türkiye halkları açısından yeşermiş olan umut, bugün en gerçekçi öneri olarak sahipleniyor. Alandaki çalışmalarımızda da biz bunu gözlemliyoruz. Türkiye’de demokratik siyasetin işleyebileceğine dair son bir umut var ve buna sarılan önemli bir kesim var. Bu bizim için çok değerli bir şey. Bir yandan MHP-AKP ittifakı demokratik siyasete olan güveni tamamen zayıflatmaya çalışırken, bir yandan da bahsettiğim umudun yükseldiğini görmek sevindirici bir durum. Çünkü bu topraklarda demokratik siyaset ile değişim mümkün.”

KİRLİ PLANLAR

AKP iktidarının Kürtler üzerindeki baskı ve saldırılarına da değinen Ertan, “Tayyip Erdoğan Kürtlerin seçtiği belediye başkanlarını ve milletvekillerini hapse attı. Kürt seçmenin irade olarak gösterdiği her kim varsa hiçbir şekilde saygı duymadı ve görevinden alıkoydu. Ama tüm bunlara rağmen başaramadı. Bugün hâlâ ayaktaysak inancımız ve irademiz sayesinde ayaktayız. Bu yüzden de yeni yöntemler geliştirmeye başladılar. Erdoğan’ın, geçen gün 7 Haziran benzeri bir sonucun oluşması durumunda A, B, C planlarının devrede olduğunu dile getirdiği bir açıklaması oldu. Bu tamamen HDP seçmeninin sandığa gitmesini önleyecek tarzda bir fikir aşılama gayretidir. İktidar olmadığı taktirde birçok kirli planı devreye koyacağının işaretini veriyor. Bizler demokratik kamuoyuna sandıklarımıza ve oylarımıza sahip çıktığımız sürece değişimin mümkün olduğunu söylemek istiyoruz” dedi.

KÜRTLERİN MHP-AKP BLOKUNA TEPKİSİ

Bir süredir Batman ve Siirt bölgelerinde seçim çalışmaları yürütürken büyük bir heyecan ve coşkunun hakim olduğunu belirten Ertan, halkın seçimlere olan ilgisini ve MHP-AKP ittifakına karşı beslediği tepkiyi şu sözlerle anlattı: “Halkta çok büyük bir kararlılık var. ‘O gün gideceğiz ve oyumuzu kullanacağız’ diyorlar. Oylarını nereye kullanacaklarını da çok iyi biliyorlar. Ülkenin geleceğine mühürlerini basacaklar. Bu aydınlık bir gelecek için olacak. Kürt sorununun mutlak çözümü ile alakalı olacak. İşte bu irade hem çalışmalara yansıyor hem de seçim atmosferinin olumlu bir değişime dair gidişatını bizlere gösteriyor. Tüm bunların yanı sıra halk artık MHP-AKP blokunu korkulması ve uzak durulması gereken bir blok olarak görüyorlar. MHP’nin ne olduğu belli, Kürdistan’da esamisi yok. AKP’nin MHP’yi yanına alarak Kürdistan’a sokmaya başlaması, ona oy veren Kürtler nezdinde bile kabul edilemez olarak değerlendiriliyor. Bunu açık açık söyleyenler var. MHP’nin içinde olduğu bu blokun asla bir karşılığı yok. Bir yandan Kürt düşmanlığı yapacaksınız, bir yandan da gelip oy isteyeceksiniz.”

‘MHP-AKP BLOKU GİDECEK’

Kürt seçmenin bu seçimlerde AKP’ye asla oy vermeyeceğinin altını çizen Ertan, “Eskiden AKP’ye oy veren Kürtler, onların Kürt sorunu hakkında verdikleri vaatlere inanarak oy vermişlerdi. Ama bu seçimlerle beraber söz konusu bu blok artık buralardan gidecek. Bunun hissiyatını ve karalılığını bizler alandaki çalışmalarımızda görüyoruz. Çünkü bu seçim bir yandan referandum, geleceğin oylanması. Diğer seçimlerin hiçbirine benzemiyor” dedi.

SANDIKLARA SAHİP ÇIKMA ÇAĞRISI

Bu seçimlerde hilelerin çokça döneceğini de öngördüklerini açıklayan HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, konuşmasını şu çağrıyla tamamladı: “Sandık çevresinde silahları insanları görmek, sandıklardan mühürsüz oyların çıkması, sandıkların taşınması veya birleştirilmesi ve sandık başlarında valilerin atayacakları memurların bulunması mümkün. Yani seçimin tarafsızlığını ve şeffaflığını bozacak bir sürü ihlalin olması mümkün. Çünkü bütün bunları yasalaştırdılar. Ama her şeye rağmen o sandığa ne attığımızı ve ona sahip çıkıyor ve ona ne attıysak öyle çıkmasını istiyorsak o sandıklara hayati derece de önem vererek oyumuzu takip etmeliyiz. Sandıktan çıkan her oyu kaydedip, ıslak imzalı evrakı alıncaya kadar o sandıkları terk etmemeliyiz. Bu seçim hepimizin geleceği için farklı bir seçim. Teknik olarak oylarımızı takip edip, peşine düşmemiz gerekiyor. Bu çağrıyı sizler aracılığıyla yapmak istiyorum.”

18 Mayıs 2018 Cuma

Prof. Kentel: AKP artık anlamlı bir referans değil


ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR)

Baskın seçimlerin nedenleri ve doğuracağı sonuçlara ilişkin konuşan Siyaset Sosyoloğu Prof. Ferhat Kentel, her ne kadar birleşik olmasa da güçlü bir muhalefet potansiyelinin toplumda mevcut olduğunu belirterek, “Onlar için AKP artık anlamlı bir referans değil” dedi.



24 Haziran baskın seçimlerine 37 gün kala, siyasette ortam gittikçe ısınıyor. Normal şartlarda seçimlere daha 1,5 yıl varken AKP-MHP blokunun baskın seçim kararı alarak, bu seçimlerin alışageldik seçimlerden olmayacağını garantilemiş oldular. Tüm bunlar, kimi soruların çoğalmasına neden oldu; Baskın seçimin siyasi sebepleri nelerdir? Seçmenlerin son 4 yılda altıncı kez sandık başına gitmeleri, onların sosyolojik yapılarının ve duygularının kaldırabilecekleri bir durum mu? 7 Haziran 2015 ile 24 Haziran 2018 seçimleri arasındaki zaman zarfında yaşanan siyasal ve toplumsal devinimler sandığa nasıl yansıyacak?

Sorularımıza Siyaset Sosyoloğu Profesör Ferhat Kentel cevap verdi.

GİDEREK YIPRANAN BİR İKTİDAR

Baskın seçimin nedenlerini birkaç noktadan ele alan Prof Kentel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hükümet ve devlet içindeki ittifak halinde oldukları grupların ellerindeki bütün imkânları ve sahip oldukları iktidarı korumak istediklerini belirterek, geçen her günün bu ittifak için büyük bir yıpranma getirdiğini kaydetti.

AKP’nin enerjisi ve toplumu taşıyıcı kapasitesinin tükenmiş bir durumda olduğunu söyleyen Prof. Kentel, şunları ekledi: “Zaten girmiş olduğu ittifaklar da onun için hayati nitelikte. AKP ile birlikte iktidara eklemlenen çıkar grupları da kaybetmemek zorunda. Ancak zora dayanan, baskıcı ve otoriter yöntemler de tam anlamıyla, bütün toplumu kuşatan bir totaliter yapıya dönüşemiyor. Hâlâ kontrol edilemeyen ve edilemediği sürece bütün otoriter ve manipülatif girişimleri boşa düşürecek bir enerji ve her ne kadar birleşik olmasa da güçlü bir muhalefet potansiyeli toplumda mevcut.”

EKONOMİNİN KÖTÜ GİDİŞATI

Türkiye’de demokratik potansiyeli tersyüz edecek bir manipülasyon kapasitesi her zaman mümkün olduğunu vurgulayan Prof Kentel, “Daha da önemli olan değişkenin ekonomi olduğunu düşünüyorum. Ekonomide yaşanacak sıkıntıları siyasal, kültürel ya da ideolojik düzeyde cereyan eden sorunlarda olduğu gibi, milliyetçi dalgalar yaratıp, hamaset üreterek çözmek çok zor. Özellikle ekonomideki gidişat, toplumun içinde var olan huzursuzlukları arttırıp, derin bir AKP aleyhtarlığına dönüşmesinden ve bu dalganın altından korktukları için erken seçim ile bu düşüşü mümkün olduğu kadar işleri atmaya çalışıyorlar” dedi.

‘TOPLUM ZARAR GÖRÜYOR’

Toplumun son 4 yılda altıncı kez sandığa gitme durumuna da değinen Prof. Kentel, şöyle devam etti: “Toplum bu süreçten oldukça çok zarar görerek geçiyor. Gerilimden gerilime, travmadan travmaya, bölünmeden başka bölünmelere doğru geçen toplumsal kesimler her seferinde ‘cemaatçi’ yalpalanmalar üretiyor. Her seçim, gerilimi bir kere daha besliyor. Ama zannediyorum, yönetici otoritenin zaten istediği bu; Gerilimden fayda sağlamak, kendi tabanını ‘düşmanlar’ karşısında konsolide etmek ve egemen yapıyı korumak için gerekirse en radikal çarelere başvurmak. Toplumun tabii ki böyle bir gerilime hazır olması mümkün değildir. Ancak yaşanan bütün bu gerilimler bir şekilde bir zaman sonra yatışır. Fakat daha önemlisi yaşanan her travma ve açılan yara, ileride beklenmedik başka travmaları da besleyebilir.”

AKP’NİN KESKİN VE MİLİTARİZE DİLİ

7 Haziran ve 24 Haziran arasında yaşananların seçimlere yansımasının çok farklılıklar içereceğinin altını çizen Prof. Kentel, “Bir yandan Ortadoğu bölgesinde yaşanan süreçler ortalama Türkiye vatandaşının güvenlik sorununu ateşleyecek. Dolayısıyla AKP’nin keskin ve militarize dili klasik AKP seçmeni dışındaki kesimlere de ulaşabilecek ve o kesimler arasında bir miktar etki yaratabilecek. Ancak, yaşananlar gene AKP seçmen kitlesi içinde özellikle genç, eğitimli ve kadın olan bir kesim üzerinde derin etkiler yarattı. Onlar için AKP artık anlamlı bir referans değil” dedi.

SANDIĞA YANSIYACAK RADİKAL OYLAR

Yaşananların Kürt oyları üzerindeki en temel etkisinin parçalı olacağını aktaran Siyaset Sosyoloğu Prof. Ferhat Kentel, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Suriye, Afrin, PKK, PYD hattında yaşananlar Kürtleri bir kere daha bölmüş olacak. Suriye’de olup bitenlerden tedirgin olup, güvenlikçi dilin etkisi altında kalanlar, AKP’nin yörüngesinde konsolide olacaklar. Diğerleri ise Türkiye’nin batısında İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde yaşayanlarla birlikte AKP yönetiminin sandıkta altının oyulması için çok daha net bir tavır alacak. Eğer özellikle bölgede, muhalif Kürt oyları üzerinde aşırı caydırıcı etkiler inşa edilmezse, bugün olmasa bile ileride kendisini radikal bir şekilde ifade edecek bir kesimin oy davranışları sandığa yansıyacak.”

Silvan belediyesi adayları: Halk ile birlikte kararlar alacağız

ALİ KOÇER / AMED (DİYARBAKIR) HDP Silvan ilçe belediyesi adayları Naşide Toprak ve Abbas Hilmi Azizoğlu, nasıl bir belediyecilik anlay...